Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Günümüzde çoğumuzun şimdilerde dikkat eksikliği bozukluğu olarak işittiği bu klinik tablo aslında ilk kez 1900’lü yılların başında tanımlanmıştı. Dolayısıyla DEB’nin modern çağın hastalığı olduğu ya da modern tıbbın ürettiği bir sorun olduğu yolundaki eleştiriler gerçeği yansıtmam aktadır. Son 30 yılda yapılan birçok sayıda bilimsel araştırma DEB’in yapısal bir sorun olduğunu ortaya koymuştur.

Dikkat eksikliği bozukluğunun çocuğun zekası ile ilgisi yoktur. Zekası ileri, normal ya da geri olan çocuklarda dikkat sorunu olabilir.

Dikkat Eksikliği Bozukluğu (DEB) başta bireyin kendisi olmak üzere aileyi ve toplum u ilgilendiren yönleriyle çocukluk çağının en önemli psikiyatrik sorunlarından biridir. Erken teşhis edildiğinde tedaviden elde edilen sonuçların yüz güldürücü olması, DEB’nin belirti ve çözüm yollarının başta sağlık ve eğitim alanında çalışanlar olmak tüm anne ve babalar tarafından mutlaka bilinmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir. Günümüzde çoğumuzun şimdilerde dikkat eksikliği bozukluğu olarak işittiği bu klinik tablo aslında ilk kez 1900’lü yılların başında tanımlanmıştı. Dolayısıyla DEB’nin modern çağın hastalığı olduğu ya da modern tıbbın ürettiği bir sorun olduğu yolundaki eleştiriler gereği yansıtmamaktadır. Son 30 yılda yapıl an birçok sayıda bilimsel araştırma DEB’in yapısal bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Akademik başarının oldukça ön planda olduğu günümüzde, aileler çocuklarının öğrenim hayatlarını fazlasıyla önemsemekte ve çocuklarının başarısızlığının altında yatan nedenleri araştırmak zorunluluğunu hissetmektedirler.
Dikkat eksikliği çocuğun dikkat süresinin yaşına göre az olması ve özellikle okuma, yazma ve matematik gibi akademik alanlarda dikkatin kolay ve çabuk dağılması anlamına gelir. Dikkatin belirli bir noktaya yeterince uzun süre odaklanmasında sorun vardır. Aynı anda tüm uyaranlara birden dikkat ederler. Her uyaran aynı şiddette ve önemdedir.

Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne, baba ya da öğretmenin zoruyla ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar.Çeşitli bahanelerle(tuvalete gitme,su içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar.Bazen saatlerce ödev başında hiçbir şey yapmadan durular.Ders çalışırken sürekli yanlarında birini isterler.Yardım etmese dahi anne babanın ders çalışırken yanlarında olmasını isterler.

Her dikkat eksikliği olan çocukta aşırı hareketlilik yani hiperaktivite belirtisi gözlenmez. Dikkat eksikliği olan çocukların bir kısmı aşırı hareketsiz, ağır hareket eden yani hipoaktif olabilirler. Ya da erken yaşlarda iken dikkat eksikliği ile birlikte hiperaktivitesi olan çocuklarda ileri yaşlarda hiperaktivite belirtileri azalır, çok ağır hareket eden hipoaktif bir çocuk karşımıza çıkabilir.

Öğrenme bozukluğu ve dikkat eksikliği

Öğrenme bozukluğu öğrenmenin zor olduğu durumlar için kullanılan genel bir terimdir. Bu genellemeyi ortadan kaldırmak için öğrenme güçlüğü yerine bazen özel öğrenme bozukluğu” terimi de kullanılmıştır. Özel öğrenme bozukluğu başlı başına bir sor undur. Akademik (okuma, yazma, aritmetik) becerilerde zeka geriliği olmaksızın yetersizlik ile kendini gösteren özel öğrenme bozukluğu yanlışlıkla zeka geriliğiyle karıştırılmaktadır. Öğrenme bozukluğu olan çocuklar öğrenmenin bazı alanlarında zeka düzeyine paralel başarı gösteremezler. Öğrenme bozukluğu ile dikkat eksikliği bozukluğu birlikte görülme olasılıkları yüksek iki ayrı sorundur. Öğrenme bozukluğu olan çocukların önemli kısmında dikkat sorunu da vardır.

“Haydi” kelimesi

Dikkat sorunu olan çocukların anne babalarının en çok kullandığı kelimelerin başında gelir “haydi” kelimesi. Bir iş yaparken sürekli başka şeylerle meşgul olma ya da kendini önündeki işe tam olarak verememe nedeniyle anne baba tarafından sık sık uyarılmak zorunda kalırlar. Arkalarında dolaşan ve çabuk olmaları için uyarılan bu çocukların uyarılmaya verdikleri olumlu tepkiler ise genellikle geçicidir. Kısa süre sonra tekrar çabuk olması, oyalanmaması konusunda tekrar uyarmanız gerekir.

Üzerlerine aldıkları bir işi bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden başka işe geç erler. Bir işle uğraşırken başka bir uyarı dikkatlerinin dağılmasına neden olur. Bir iş yaparken o sırada içlerinden gelen başka bir şey yapma isteğine engel olamazlar. İşitsel dikkati bozuk olan çocuklar sanki konuşulanı dinlemiyormuş görüntüsü verirler. Bir komutu bir kaç defa söyledikten sonra yerine getirirler. Sınıfta öğretmeni dinlemezler, dışarıdan gelen uyarılarla hemen dikkatleri dağılır. Elindeki kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler. Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak konuşma, arkadaşlarına laf atma ve garip sesler çıkarma gibi davranışlar sergileyebilirler. Ya da ders anlatılırken dalıp gider ve akıllarından başka şeyler geçirir, gün içi olanları ya da olacakları düşünür, hayaller kurarlar.


Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları bozuk olabil ir. Okurken sık hata yapabilirler. Genellikle kelime uydurmalarına, hece atlama ya da eklemelerine sık rastlanır. Çoğunlukta yazmaktan hoşlanmazlar ya çok ağır yazar ellerinin acıdığından söz ederler ya da çok hızlı ancak çirkin, okunaksız yazarlar. Unutkan olabilirler, öğrettiğiniz ve iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi dahi çabuk unutabilirler Kendilerine uygun
bir çalışma düzeni ve sistemi geliştiremezler. Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan hatalar da eklenir. Sabırsızlıkları ve çabuk sıkılmaları sorul an soruları yanlış okuma ve dolayısıyla da yanlış anlamalarına neden olur.

Çok iyi bildikleri soruyu dahi basit hatalarla yanlış cevaplayabilirler. Bazıları sınavları yetiştirme sorunu yaşarlar. Sonunda bilgileri ve bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.
Dikkat eksikliği olan çocuklar evde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak istemezler. Duygusal gelişimleri genellikle yaşlarına göre geridir ve yaşlarına uygun olmayan davranışlar sergilerler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar. Bu nedenlerle evde çocuk ile anne arasında yoğun çatışmalar yaşanır. Odası darmadağınık, sürekli bir şeylerini kaybeden, üstü başı dağınık, çantasını haz ırlayamayan çocuk anneyi oldukça yorar. Tutarsızlıkları nedeniyle sosyal ilişkilerinde ve akademik başarılarında sorun yaşarlar. Bir anları bir anlarına uymaz, çok keyifli iken birden öfkelen ir, çabuk alınır ve gereksiz duyarlılıklar gösterirler. Başarıları çok değişkendir, aynı dersin sınavlarında bile bir iyi bir kötü not alırlar. Bir gün ödevlerini tam getirir bir gün hiç birini yapmadan gelebilirler.

Aklına geleni hemen söyleme ya da yapma eğilimleri, ne zaman ne tepki vereceği, ne yapacağı belli olmayan biri olmaları nedeniyle ilişkilerinde sorunlar yaşarlar. Sabırsızlıkları kurallı oyunları sürdürmelerini zorlaştırır. Oyun ve etkinliklerde sürekli başrolde olmak isteme ve oyunu yönetme çabaları diğer çocukların sabırlarını zorlayabilir. Arkadaşlarının kendileri ile oynamadıkları ve arkadaş partilerine çağrılmadıkları şikayetinde bulunur ancak suçu hep karşı tarafta ararlar.

Çevresi tarafından “hem çok eğlenceli hem de zor bir insan” olarak tanınırlar.
Dikkat Eksikliği Bozukluğu belirtileri genellikle 4-5 yaşlarında gözlenmeye başlar. Ancak çoğu çocukta okul dönemi ile belirgin hale gelir. Ancak belirtilerin mutlaka 7 yaşında önce başlaması gerekir. DEB her kültür ve toplumda görülen bir sorundur. Toplumda görülme sıklığı farklı araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %6-8 gibidir.
Önceleri bu durumun ailenin hatalı eğitim metodlarından kaynaklandığı düşünülse de son 30 yılda yapılan bilimsel araştırmalar DEB’nin yapısal bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Son yıllardaki araştırmalar beyin kan akımı ve glikoz (şeker) metabolizmasırıdaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Beyindeki bu fonksiyonel bozulmaya hamilelikte kullanılan ilaç veya toksik maddeler, annenin gebelikte geçirdiği infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı ve bebeğin geçirdiği Merkezi Sinir Sistemi lnfeksiyonları (menejit, ensefalit gibi) neden olabilmektedir. Günümüzde özellikle bozukluğun genetik geç işi üzerinde durulmaktadır.


Maalesef ülkemizde Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanı sayısındaki yetersizlik ve ailelerin yeterince bilgiye sahip olmamaları, bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında tanınma ve tedaviye alınmasını engellemektedir. Halk arasında DEB belirtileri yanlış bir şekilde tembellik, sakarlık, gerilik ve huysuzluk gibi terimler ile izah edilmeye çalışılır. Bu nedenle farklı çözümler aranır. Anne babaların sürekli birbirlerini suçlayarak adeta sorunun nedeni ben değilim mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere çocukla ilgili her kesimin DEB hakkında temel bilgilere sahip olması gerekir.


DEB teşhisi klinik görüşme ile konur. Teşhisi destekleyici olarak çocuğun dikkat bozukluğu derecesini ve öğrenme gücünü ölçen testlerden yardım alınabilir.

Ancak uygulanan hiçbir test klinik görüşmeden daha değerli değildir. Aileler genellikle teşhis için MR, EEG gibi tetkiklerin gerek ip gerekmediğini merak ederler. Bu tetkiklerin DEB ‘in teşhisinde çok ender bazı durumlar dışında yeri ve gerekliliği yoktur. DEB tedavisinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliği ve doğru bilgilenmedir. DEB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur. Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı yaklaşımlarıyla aşılabilir. Çocukla olan ilişkimizi düzenleyebilmek için DEB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir. Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da tembellik olarak yorumlayan anne babalar çocukla ilişkilerinin bozacak derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir.

Tedavide çocukla yen iden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya çalışılır. DEB’nin tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve davranışların kontrol etmeye yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır kullanılmaktadır. İlaç tedavisinden elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülan adı verilen uyarıcı ilaçların kullanılmaya başlamasıyla tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır. Stimülanlar; tedavideki başarıları yanında, güvenilir ilaç olmaları, çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle tercih edilirler. Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler DEB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da engellemektedir.

Ailenin yan etkilerden korkarak ilacı reddetmesi, tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar doğurabilmektedir. Dikkat eksikliği nedeniyle öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması gerekebilir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve davranışçı tedavi teknikler uygulanabilir. Gelecek sayıda dikkat eksikliği bozukluğu tedavisi ve ailenin yapması gerekenler detaylı olarak ele alınacaktır.

Doç. Dr. Mücahit ÖZTÜRK Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı