Baba - Çocuk

baba çocuk ilişkisi antalya nirvanaEskiden yalnızca anne ile bebek ilişkisinin önem taşıdığına inanılırdı. Bebeğin bakımından da büyük oranda anne sorumlu tutulurdu. Fakat günümüzde bebeğin, yalnızca anne değil, baba ile ilişkisinin de çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bebek annenin olduğu kadar babanın da yakın ilgisine duyar. Kişiliğinin gelişiminde büyük önem taşıyan bu bireyle yakınlığı da onunla....>

Eskiden yalnızca anne ile bebek ilişkisinin önem taşıdığına inanılırdı. Bebeğin bakımından da büyük oranda anne sorumlu tutulurdu. Fakat günümüzde bebeğin, yalnızca anne değil, baba ile ilişkisinin de çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bebek annenin olduğu kadar babanın da yakın ilgisine duyar. Kişiliğinin gelişiminde büyük önem taşıyan bu bireyle yakınlığı da onunla geçirdiği zaman da önemlidir. Babanın anne ile birlikte bebeğin bakımında yardımcı olduğu durumlarda, bebekte anne olmadığı zamanlarda görülen Üzüntü dalgınlık, sıkıntı, iştahsızlık oranı çok düşük olmaktadır.

Çünkü kendisi ile yakını olan kişilerden birisi her zaman yanındadır. Annenin olmadığı bu geçici süre içinde baba ile kalan bebek huzur içindedir. Bebeğin gelişiminde en önemli etkenlerden biri olan güven duygusunun kazanılmasına babanın ve an­nenin birlikle yakın ilgisi ve sevgisi gerekmektedir.

Kanada'da Guelph üniversitesinde aile araştırmaları bölümünde öğretim üyesi olan Daly, 6 yaş ve altında çocuğu olan babalar üzerinde yaptığı bir araş­tırmada babaların, aileleri ve çocukları ile birlikte zaman geçirmelerinin ne an­lama geldiğini ortaya koymaya çalışmıştır. Erkekler üzerinde yapılan araştır­malar onların aile ve çocuk kavramlarının belirginleşmesine ve çocuk bakımı ile ev işine nasıl yaklaştıklarının saptanmasına yardımcı olmuştur.

Bu araştırmada ayrıca kadınların ve erkeklerin tarih boyunca süregelen rolleri ve bu rollerdeki değişimlerle bunların neden ve sonuçlan üzerinde de durulmuştur. Barnett & Baruch'un 1987,de Berrardo, Shehan & Leslie'nin 1987'de, Coverman & Shelcy'ın 1986'da, Geerken & Gove'un 1983'te, Hoffmanın 1989'da, Ptcck'in 1993'te, Rachlin'in 1987'te 249 ve Volling & Belsky'nin 1994'larda 250 yaptıkları araştırmalar da son 25 yıldır erkeklerin ev işlerine ve aileye katılım açısından pek az ve çok yavaş değiştiğini kanıtlamaktadır. Buna göre babalar, annelerle karşılaştırıldıklarında, ailelerine onların üçte biri kadar zaman ayır­tmaktadırlar.

Babaların ev işleri ile çalışma hayatı arasında bir seçim yapmaları duru­cunda. ücretli bir işi yeğledikleri görülmektedir. Bu seçimin çok farklı nedenle­ri olabilmektedir. Toplum şartlanmalardan öte, babaların bu tür işler için kendi­lerini uygun görmemeleri, zamanlarını bu tür önemsiz işler için harcamayı iste­nmeleri, özellikle evde çalışan ya da çalışmayan bir eşin, annenin bulunduğu durumlarda çocuklarla ilgilenmeyi bir iş ve uğraş olarak kabullenmedikleri sıkça görülmektedir. Bu durumda erkekler, evden çok işlerine düşkün bir portre çizmektedirler.

Yapılan araştırmalar sonucunda, doğası gereği, erkeğin kendini işe ve işyerine, ev dışındaki uğraşlara daha yakın görmekte olduğu kanıtlanmıştır. Bunu biyolojik, psikolojik ve maddi zorunluluklardan dolayı böyle gördükleri, ya da görmek istedikleri de belirlenmiştir. Erkekler eğer ev işleri ile ya da çocukları ilgilenmeleri gerektiğini düşünecek olurlarsa, bunu işten ayrı, gündelik koşturmamalardan tamamen dışında bir uğraş olarak görmekte ya da böyle gerçek leştirmek istemektedir. Erkeklerin yaşamlarının iş bölümünü bir zorunluluk olarak, çocuklarla ve ev işleriyle geçen kısmını ise bir hobi gibi gördükleri yada görmek isteyen bir yapıda oldukları kanıtlanmıştır. Kadınlarla karşılaştırıldığında kadınların kendilerini hem işyerinde çalışmaya hem de ev işleri ve çocuklarla uğraşmaya odakladıkları, bunları birbirlerinden ayrı görmedikleri ortaya çıkarılmıştır.

Toplumdaki şartlandırmalar açısından bakıldığında, en ilkelinden en mo­dernine kadar hemen hemen bütün toplumlarda erkek, kendinin çalışıp ailenin temel gereksinimlerini karşılayabilen bir konumda olduğunu görmek istemekte dir. Bunu gerçekleştirebilmek için de zamanın tümünü işe vermesi gerektiğini düşünmekte ve ailesi ile olabildiğince az zaman harcamaktadır. "Evin erkeği" sorumluluğunun ya da "Babalık" rolünün nasıl üstesinden geleceğini bilınçli olarak belirlemiş olanların ise sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Genellikle, "kültür" ve "yönetim" söz konusu olduğunda, erkekler, yönetici konumda olmayı büyük bir avantaj olarak görmekte, işin eğitimsel, kültürel kısmına pek fazla önem vermemektedir.

Russel & Radin'in deneysel çalışmaları ile kanıtladığı gerçek, günümüzde erkeklerin aile içi ilişkilere daha fazla önem vermeye başladığı,anne baba kavramlarını eskisinden daha fazla gündemde tuttuğu ve artık aile içi ilişkilede daha azı ile yetinmedikleridir.Araştırmanın kanıtladığı bir başka gerçek de günümüzde, mutlu bir evliliği olan erkeklerin, aile içi görevlerini yerine getirebilmek için işlerini bile göz ardı edebildikleri, çocukları ile daha çok zaman geçirebilmek için akşamlan işten erken çıkanların sayılarının hiç de az olmadığıdır. Erkeklerin, bunun karşılığını görebildiklerine inandıkları anda, maddi manevi her türlü fedakarlığı üstlenmeye hazır oldukları da bir gerçek. Ancak eve erken döndüklerinde küçük çocukları onlara "Baba sen niye eve gidip çalışsana, para kazansana" derlerse, ne yanıt verebileceklerini bilmedikrinden, sonuç olarak, bir özveride bulunduklarında bunun karşı cins ve çocuklar tarafından yeterince iyi algılanmış olmasını istemekteler.

Çocuklar için "babaları ile zaman geçirmek" ne ifade ediyor/ Backett göre çocuklar, babalan ile geçirecekleri zamanı anneleri ile geçirecekleri yada anne-baba ile birlikte geçirecekleri zaman diliminden farklı algılamaktadırlar. Anne ile geçirilen zaman daha çok, günlük, genel işlere ayrılırken, çocuklar, baba ile tek başlarına geçirdikleri zamana özel bir önem veriyorlar. Anneler, özellıkle de çalışan anneler, çocuklarına yeterince zaman ayıramadıklarından yakınırlarken, çocuklar ise anneleri ile zaman zaman yeterinden fazla birlikte olduklarını iddia etmekteler. Ayrıca, çocuklar annelerinin kendilerini daha çok yönlendirici bir tutuma girmelerinden yakınmaktalar. Anneler, hep çocuğa ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini söyleyen konumda olduklarından, onların harcamalarını kısıtlamaya ya da yönlendirmeye çalıştıklarından, çocuk­lar ağsından anneleri ile geçirilen zaman onlar tarafından pek de eğlenceli ola­rak algılanmıyor. Ayrıca, annelerin bir yandan çocuklarla ilgilenirken, bir yan­dan da başka işlerle uğraşması, çocukların şikâyet ettikleri başlıca konulardan. Çocuklar, kendilerine ayrılan zaman süresince, yetişkinlerin bütün ilgi ve dik­katlerim kendilerine vermelerini istemekteler. Pek çoğunun önem verdiği bir başka öğe de birlikte geçirilen zamanın uzunluğu ya da kısalığı değil, o zaman içerisinde ne yapıldığı.

Backett'e göre anne ile geçirilen zaman bir anlamda zorunluklardan kay­naklanıyor, oysa baba ile geçirilen zaman genellikle hobilere ya da babanın özel ilgi duyduğu şeylere ayrıldığından, çocuklar bu zamandan oldukça hoşnut kalı­yorlar. hatta gün boyunca ya da hafta boyunca bu zamanı iple çekiyorlar. Böyle bir durumda, çocuk, bir yetişkin ile bir şeyler paylaştığını, onun özel yaşamına gırdıniı hissedebiliyor. Çocuklardan yalnızca çok azı, babanın, annenin geçici alarak görevlerini üstlenmiş ya da üstlenebilecek bir versiyonu olduğunu düşü­nüyor. Onlara göre babaların çocuklarına ayırdıkları zamanın asıl nedeni, onları Çok sevmeleri ve kendi özel ilgilerini onlarla paylaşmak istemeleri. Model oyuncak yapımları, balık tutmak, yürüyüş ya da spor yapmak bu etkinlikler dışında yer almakta. Çocuklar, babaları ile bir restorana gitmektense, onunla inikte hurda odasında eski şeyleri tamir etmeyi seçebileceklerini belirtiyorlar Bir yandan daha özel ilgilerin paylaşıldığı zamanlar, öte yandan anne ve anne-anne baba birlikte geçirilen zamanlar çocukların dünyalarında biz yetişkinlerin anla­tmayacağı bağlantılar kuruyor ve anlamlar taşıyor.

Çocuklar anne ile zaman geçirmek istediği kadar, baba ile de birebir zaman geçirme özlemi duyabiliyorlar. Bunun yanı sıra, hem anneyi hem de babayı örnek istediği zamanlar da söz konusu. Çocuklar tarafından anne- baba ile birlikte iken yapılması arzu edilen etkinlikler arasında McDonald's gibi fast food merkezlerine ya da oyun merkezlerine ve sinemaya gitmek üst sıralarda yeralmakta. Anne ve baba ile tek tek ya da birlikte geçirilen zaman, çocuk açısından bir sosyalleşme süreci olarak gerçekleşmekte. Ancak, sosyalleşme süreci olarak gerçekleşmekte. ancak Sosyalleşeme süreci içinde çocuğunda da kendine göre seçimleri olabileceği zaman zaman aile tarafından algı algılanabilmekte, zaman zaman da göz ardı edilmektedir. Çocuk, aile Olarak katılmaları etkinlerle, birebir ilişkilerdeki etkinlikleri birbirinden ayırabil­mekte, bilinçli ya da bilinçsizce seçimlerini belli bir yönde koymaktadır.

Genellikle sosyal ilişkiler içerisinde yapay ortamların da bulunabileceğini sezen çocuklar, bu yapay ortamlardan olabildiğince kaçmak, seçilen kişi ile baş başa zaman geçirebilecekleri ve daha çok şey paylaşabilecekleri ilişkiler iste­mektedirler. Giddens'in çalışmasında bulguladığı ve belirttiği gibi, ailenin nasıl zaman geçirdiği, birlikte geçirebilecekleri ne kadar zamanları olduğuna göre de değişmektedir. Özellikle üretim toplumlarında değişen yaşam koşullan içerisinde, anne-babanın çalışma saatleri artmakta ve ailelerin çocuklarına ayı­rabilecekleri zaman azalmaktadır.

Bir kısım aile kuramcılarına göre bu zamanın azalması, çocuklarla birlikte geçirilebilecek zamanın önceden planlanması, üste­lik daha verimli ve kaliteli olması anlamına gelmektedir. Öte yandan, başka kuramcılar, ailenin parçalanmışlığı, hem annenin hem de babanın kariyer yapan, işte yükselmeyi hedefleyen konumda bulunmaları durumunda yaygın deyimi ile 'iki başlı aile'lerde- çocuğa zaman ayırmanın her iki yetişkin için de büyük bir külfet olarak görüldüğünü belirtmektedir. Zamanın ekonomik ve faydacı bir şekilde harcanması gereği, modern toplumlarda ailelerin genellikle çocukları ile birlikte toplu alışveriş merkezlerine yönelmelerine neden olmaktadır.

Bu şekilde hem alışverişi eğlenceli bir biçimde birlikte gerçekleştirmek, hem de çocukların arzu ettikleri şeylerin alınması fırsatı yaratılmış olmaktadır. Ancak yan etkileri­ne bakıldığında çocuklar, anne babaları ile geçirecekleri zamanı kendileri açı­sından en verimli şekilde kullanmayı amaçlamaktadırlar. Bu yüzden, gittikçe bireyselleşen bir dünyada, onlar da kendileri için neler alınabileceğinin hesaplarını yapmaktadırlar. Bu yüzden, bu şekilde alışverişe, daha doğrusu "tüketime yönelik bir zaman geçirme şekli, onların da kendi istekleri doğrultusunda seçim yapabilecekleri, istediklerini anne-babalarına satın aldırtabilecekleri bir zaman durumuna gelmektedir. Reklamların da etkisi ile çocuk daha yönetici, daha bilgili ve güncel daha tüketici ve daha çok şey isteyen bir konuma sürüklenmektedir.

Kanada Guelph Üniversitesinde aile araştırmaları bölümünde öğretim üyesi olan Daly'ın araştırması s onucunda, çocukları ile zaman geçirmeyi arzu­layan babaların bir yandan bunun için planlar yapmakta, ancak, en çok da planlarının bozulmasından korkmaktadırlar. Bu çalışmanın yapıldığı erkek denek grubun % 25'i iyi bir kolej, % 28'i yüksek okul, % 28'i de yüksek lisans mezu­nu olan baba denek grubunun yalnızca % 3'ü lise mezunudur. İş alanlarında kendilerini az çok ispatlamış olan bu yetişkinler, söz konusu çocuklar olunca çekinmektedirler. Araştırma sonucuna göre, en çok korkulan konuların başında çocuklarla zaman geçirmek gelmektedir.

Özellikle çocuklarla geçirilen zamanın çocuklar tarafından beğenilmemesi pek çoğunun korkulu rüyası olarak adlandı­rmaktadır. Babaların kaliteli bir zaman geçirme etkinliği olarak benimsedikle­rini. Çocuklar beğenmeyebilirler. Özellikle boşanmış ailelerde, iki ayın etki al­tında olan çocuğun birlikte zaman geçirmeye karşı eleştirel ve isteksiz yaklaştı­ğı. Kolay kolay mutlu olmadığı da bilinen ve yine araştırma tarafından kanıtla­nan hır gerçek. Çocuk anne ve babası ile ayrı ayrı zaman geçirdiğinde bunları birbirleri ile kıyaslıyor ve kendince birini, zaman zaman her ikisini de eleştiriyor. Çoğunlukla birlikte zaman geçirmek ile birbirine zaman ayırmak yetişkin açısından çok ayrı anlamlara gelmese de, çocuklar bunun epeyce Farkındadırlar.

Yetişkinlerin çocukla ilgilenirken korktukları ikinci bir konu da, zaman acısından az ya da çok ayarlama yapmış olmaları. Yetişkin olarak çok kısa süre­ceğim sandıkları bir etkinlik, çocukların ilgisini yoğun bir şekilde toplayınca, planladıkları diğer şeylerin aksamasından çekiniyorlar. İş yaşamında olabildiğince dakik ve planlı çalışmaya alışkın olan yetişkinler, çocukları ile diledikleri kadar dakik olamayınca, ellerinde olmadan düş kırıklığına uğrayabiliyor, ya da sinirle­nebiliyorlar. Benzer şekilde çocukların çok ilgileneceklerini sandıkları bir etkinlik onların ilgisini çekmediğinde ya da çok kısa bir süre aldığında, boşta kalan zama­nı nasıl dolduracaklarını bilemiyorlar. Böyle durumlarda, genelde samimi ve birlikte yaşanılan ortamlarda pek fazla sorun çıkmamasına karşın, boşanmış anne- babalar için çocukları ile aralarında belli bir soğukluk ve kopukluk oluşabiliyor.

Öte yandan, yetişkinler sürekli bir hesaplaşma içine girip, çocukları ile Erlikte geçirdikleri, belki de anlamsız buldukları bu süre içinde, kendileri ve eşlen için neler yapabileceklerini düşünüp bu zamanı kaybedilmiş olarak algı­lamaya eğilimliler. Çocukla ilgili olarak geçirilen zamanın, onlara neye mal olduğunu düşünerek bunun aile için bir kayıp olduğunu söyleyenler bile var. )Örneğin 6 yaşında bir oğlu olan 33 yaşındaki bir baba, "Bebek doğduktan sonraki altı yılımın her günü bir sürü çocuk sorunu dinlemek zorunda kalacağımı, arımla artık bir daha hiç yalnız kalamayacağımı, hiç bir hafta sonumu rahat bir kahvaltı edip dinlenerek geçiremeyeceğimi, istediğim TV kanalını izleyemeyeceğimi. ve istediğim sinemaya gidemeyeceğimi, kısacası zamanımı istediğim gibi Planlayamayacağımı önceden tahmin edebilmiş olsaydım, bu bebeğin doğ­maması için elimden geleni yapardım" diyerek önceden bütün yönleriyle ele alınmadan aileye bir çocuğun katılmasının hem yetişkin hem de çocuk tarafını mutsuz edeceğini ifade ediyor.

Ayrıca babalar, iş dünyasında kendileri için ve aileler için bir kazanç görmekteler, bu yüzden işe harcadıkları zaman ve enerjinin bir karşılığını aldıklarını söylemekteler. Aileye ayrılan zaman karşılığında ise elde edebildikleri maddi bir kazanç olmadığından, sonuçta, zamanı göz- görünmeyen bir şeyler elde etmek uğruna bu şekilde harcadıkları için ve elde etmek uğruna bu şekilde harcadıkları için ve elde edemedikleri maddi kazançlar için pişman olabileceklerini düşünüyor ve hem ailelerine daha fazla maddi katkıda bulunabilmek hem de kendi açılarından düş kırıklığına uğramamak için ailelerine daha az zaman ayırmayı seçmektedirler.

Kaynak Nilüfer Pembecioğlu İletişim Ve Çocuk