Beslenme ve Yeme Sorunları

Yaşamın en temel gereklerinden biri olan beslenme aynı zamanda anne çocuk arasındaki ilk ilişki biçimidir. Bu ilişki biçimi anne ve çocuğun bedensel ve ruhsal yapılarını direkt ilgilendiren yönüyle dikkat çekicidir. Yeni doğan bir bebeğin anne memesini emmeye başlamasıyla süt salınımı başlar.
Emme işlevi bebeğin beslenmesi yanında, anneye temas sayesinde ruhsal doyum ve güven duygusunun oluşmasını sağlar. Biberonla beslenen bebeklerde de günün belli saatlerindeki beslenme alışkanlığı bu doyumu sağlamaya yöneliktir.

Bebek 10-12 aylık oluncaya kadar beslenmesi için mutlaka başka birine ihtiyaç duyar. Bu dönemde bebek için anne her şeyden önce besin sağlayan bir varlıktır. Dolayısıyla çocuk zihnine göre, yemek verilmesi (çocuğun beslenmesi) sevginin; verilmemesi ise cezanın belirtisidir. Benzer şekilde annede, çocuğun yiyeceği kabulünü sevilme, reddini ise reddedilme, verilmeme olarak algılar. Anne ile beslenme işlevi arasındaki bu yakın ilişki nedeniyle, anne-çocuk arasındaki her türlü sorun çocukta beslenme problemi olarak karşımıza çıkabilir.

BEBEKLİK DÖNEMİNDE OLUŞABİLECEK BESLENME SORUNLARI
Anne memesini veya biberonu kabul etmeme emme güçlüğü

Bu durum doğum sonrası ilk birkaç gün içinde beslenme tekniğinde, yani bebeği tutuş pozisyonu, biberon emziğinin delik büyüklüğü vs. gibi hatalar nedeniyle geçici olarak oluşabilir. Ancak, emme güçlüğü olan, emmeyi beceremeyen ya da emerken çabuk yorulan bebeklerde, enfeksiyonlar, kalp-damar, sinir ve sindirim sistemi hastalıkları gibi bedensel hastalıklardan biri var olabilir.
İshal-Kabızlık
Aşırı beslenme, sindirim sistemi enfeksiyon hastalıkları, ilaçlar, süt alerjisi gibi nedenler ishale neden olabilir. Yetersiz sıvı alımı, bağırsak hastalıkları gibi nedenler de kabızlığa yol açabilir. Psikososyal faktörler ishal ve kabızlık oluşumunda etkilidir.
Kusma
Aşırı beslenmeden kaynaklanan basit bir kusma olabileceği gibi bedensel bir hastalığın belirtisi olarak da görülebilir. Bazı psikolojik sorunlar kusma şeklinde belirti verebilir. Çocuklar da sık görülen psikolojik nedenli belirtiler içinde ön sıralarda kusma ve karın ağrısı yer alır.
Karın ağrısı
Başka belirtilerin eşlik etmediği ve bedensel neden bulunamadığı durumlarda karın ağrısı bir stres belirtisi olarak ele alınır. Bebekliğin ilk aylarında sık görülen ve bebeği oldukça rahatsız eden kolik ağrılar bu türden ağrılardır. Burada psikolojik etkenlerin bebek sindirim sisteminin çalışma biçimini etkileyerek ağlama krizleri ile seyreden rahatsızlığı oluşturduğu düşünülmektedir.
Yukarıda sözü edilen sorunlarda öncelikle bedensel bir hastalık olup olmadığı araştırılır. Eğer bedensel bir neden bulunamazsa o zaman psikolojik nedenlere yönelinir.
Doğum sonrasında annedeki isteksizlik, çabuk sinirlenme, tahammülsüzlük ya da istenmeden hamile kalınan bebeğe duygusal yatırımdaki eksiklik nedeniyle bebekte beslenme sorunları oluşabilir. Bebeğini her kucağa alışında sıkıntı yaşayan bir annenin bebeği de huzursuz olur, emmez, devamlı ağlar. Bu durum annenin sıkıntısını bir kat daha artırır.

Annenin yapması gereken, bu sıkıntıları ve gerginlikleri azaltacak yollan bulmaya yönelik psikiyatrik yardım almak- tır. Normal olarak çocuk 2-3 yaşlarına geldiğinde iştahı azalır. Buna çocuğun o yaştaki doğal negativist tutumu da eklenince anne ve baba huzursuz olur. Çocuk artık sevdiği ve sevmediği yemekleri ayırmaya başlar. Bu konuda taviz vermez. Ancak bu karşıt tutum geçicidir. Eğer çocuğun iştahı doğrultusunda yemesine izin verilmezse ciddi yeme problemleri gelişebilir.
Okul döneminde ise çocuğun iştahı yerine gelir. Bu yaştaki bir çocuk aile içi sorunlar nedeniyle emek yemeyi anne baba için adet a bir silah olarak kullanabilir.
Büyüme geriliği
Yaşıtları ile kıyaslandığında o yaştaki bir çocuğun olması gereken asgari boy ve kilo- ya ulaşamayan çocuklarda büyüme geriliğinden söz edilir. Büyümeyi belirleyen iki önemli faktör vardır; bunlar genetik (kalıtım) ve çevresel faktörlerdir. Çevresel faktörlerin başında beslenme gelir. Gelişim döneminde çocuğun beslenmesini bozan her türlü süregen hastalık beslenme bozukluğu oluşturabilir. Ayrıca bu dönemde psikolojik etkenlerde büyümeyi engelleyebilir.
Büyüme özellikle annenin çocuğuna yeterli ve kaliteli bir akım vermesine bağlıdır. Anne çocuk arasındaki ilişkiyi bozabilecek annedeki bunaltı, çökkünlük, huzursuzluk ile çocuğu ret ve evlilik sorunları bu bakımın verilmesini zorlaştırır. Anne ve babanın var olan sorunlarını çözebilmeleri için psikiyatrik yardıma ihtiyaçları olabilir.
Pika
Pika çocuğun yenilebilir olmayan kağıt, naylon, toz, toprak, odun parçası, boya gibi çeşitli maddeleri yemesi olarak tarif edilir. 18-24 ay öncesi bebeklerin ellerine geçen her maddeyi ağızlarına götürmesi normaldir. Ancak bu aydan sonra çocuğun yenilebilir olmayan maddeleri ayırt etmesi beklen ir. Pika hastalığı olan çocuklar yaşlarıyla uygunsuz şekilde buldukları genellikle toprak cinsi maddeleri ağızlarına götürür ve yemeye çalışırlar.
Pikanın çocuklarda hangi sıklıkça görüldüğü bilinmemektedir Zararlı maddelerin yenmesiyle oluşabilecek zehirlenme enfeksiyon ve sindirim sistemi hastalıkları gibi tehlikelerden, dolayı pikanın üzerinde dikkatle durulması gerekir. Normal çocuklar dışında otistik, psikotik ve zeka geriliği olan çocuklarda da pikaya rastlanabilir

Pika nedeni olarak iki varsayım öne sürülmüştür.
1- Vücuttaki bazı elementlerin eksikliği, (özellikle demir)
2- Annenin çocuğu ihmali nedeniyle çocuğun çevresinden bir uyarı alabilmek için bu yolu kullanması.

Tedavinin ilk aşaması çocuk için güvenli bir ortamın sağlanmasıdır. Çocuğun bulunduğu ortamlardan bu tür maddeler uzak tutulmalıdır. Diğer yandan anne-çocuk arasındaki ilişki sorununun çözümüne yönelik rehberlik gerekir. Zeka geriliği olan büyük yaştaki çocuklara ise davranış tedavileri uygulanabilir.

İştahsızlık
Yemek istememe ya da az yemek yeme olar ak tarif edilen iştahsızlık günümüzde annelerin önemli bir kısmının şikayet ettiği konuların başın gelmektedir. İştahsızlık birçok hastalığın belirtileri arasında sayılır. Bu nedenle iştahsızlığın nedeni araştırılmalıdır. Ancak iştahsızlığın görece bir kavram olduğu unutulmamalıdır.

Çocuk yaşının gerektirdiği ve ihtiyacı kadar besini alabilir. Bazı anne ve babalar çocuklarının iştahsızlığından söz ederken bu gerçeği görmezlikten gelir ve çocuğunun yaşının ve gelişiminin üzerinde besin almasını arzularlar. Çocuğun iştahsız olduğuna anne baba değil hekim karar vermelidir Yaşının ger ektirdiği kadar besin alan çocuklar anne baba tarafından iştahsız olarak nitelenip yemek için zorlanabilmektedir. Bu durum ebeveyn çocuk arasındaki ilişkiyi zedelemekte ve çocuğun gerginliğini artırmaktadır. Bir noktadan sonra çocuk yememeyi sil ah olarak kullanır ve ilişki daha da bozul ur. Her şeyden önce yemek evde sürtüşme konusu olmaktan çıkarılmalı ve çocuk gerçekten iştahsız ise hekimin önerileri dahilinde beslenme programına uyulmalıdır.

KATI GIDALARI YUTAMAMA
Bebeklik dönemlerinde çocuklar yutkunma becerileri tam gelişmediği için katı gıdaları yiyemezler. Ancak 2 yaş civarında katı gıdaları çiğneyip yutma becerileri gelişir Anneler katı gıdalar konusunda endişesi nedeniyle bazı çocuklarda katı gıdaları yememe ve mutlaka püre şeklinde yeme alışkanlığı gelişebilir. Bu durum ilerleyen yıllarda da devam eder ve çocuk 4-5 yaşlarına geldiği halde katı gıdaları reddedebilir. Bazen bu durum fobi halini alır ve çocuk katı gıdaları yutmaktan korkabilir. Ayrıca yediği bir şeyi nefes borusuna kaçıran ve tıkanan bir çocukta bu olayın getirdiği korku ile daha sonra yutma fobisi gelişebilir.

Şişmanlık
Çocuğun olması gereken kilodan %20 daha fazla kiloya sahip olmasına şişmanlık den ir. Şişmanlık çocukluk çağında ender değ ildir. Özellikle gelişmiş ülkelerde ve ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklarında sık görülür. Şişman çocukların çoğu bebekliğinde de şişmandır. %60-80 kadar erişkin yaşta da şişman olacaktır.
Çocukta şişmanlık problemi genellikle aşağıda belirtilen şekillerde gündeme gelir:
• Öğretmen ya da aile dışındaki insanlar çocuğun şişman olduğunu söyleyebilirler.
• Aile çocuğun kilo aldığından endişelenebilir
• Özellikle yaşı büyük kız çocuklar kendisin in şişman olduğundan yakınabilir.
Çocukta şişmanlığın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz.
1- Hastalıklar: Bazı hormonal ve kalıtımsal hastalıklar çocukta şişmanlığa neden olabil ir.
2- Kalıtımı: Ailesel olarak kilo almaya yatkınlık olabilir. Bu çocukların anne ve babalan da şişmandır.
3- Fazla miktarda kalorili besin alımı: Çocuğun harcadığından daha fazla miktarda kalori alımı şişmanlığa yol açar. Bu çocuklar çok yer, az hareket
ederler.
4- Ailenin yeme alışkanlığı: Anne sütü yerin e hazır mama alan çocuklarla, abur cubur yemeyi seven ve unlu mamüllerin tüketimin in fazla olduğu ailelerin çocuklarında şişmanlık riski fazladır.

5- Stres: Çocukta stres oluşturacak olaylar aşırı derecede yemeye neden olabilir. Stres anında yemenin bilişsel kontrolünün azaldığından söz edilmektedir. Bazı anneler aşırı koruyucu ve kollayıcı bir tavırla adeta acıkmasına izin vermeden ellerinde bir tabak ile çocuğun peşinde dolaşırlar. Bu tavır çocuğun kendi yeme otonomisini (bağımsızlığını) kazanmasını engeller. Çocuk artık kendi denetimini yapamamakta ve önüne sunulan her şeyi yeme zorunluluğu hissetmektedir.

Şişmanlıkları diğer çocuklar hatta erişkinler tarafından alay konusu edilen bu çocukların genellikle öz güvenleri azdır. Alıngan ve hassas yapılan nedeniyle kolay kırılır ve gücenirler. Anoreksi ve bulimi gibi hastalıklar için şişmanlık bir risk faktörüdür. Tedavide diet programları ile davranış ve bil işsel psikoterapi yaklaşımları uygulanır.
Anoreksi
Kilo alma korkusuyla bilinçli olarak yemek yememek için aşın çaba sarfetmektir. Altı yaşından 60 yaşına kadar her yaşta görülebilmesine karşı klinikte en sık 14-19 yaşlan arası rastlanır. Kızlarda görülme sıklığı erk eklere nazaran on kat daha fazladır.
Hastalığın iki temel belirtisi kilo almaktan aşırı korkma ve vücut ağırlığını algılamada bozukluktur. Başlangıçta kilosu ne olursa olsun hasta diyet yapmaya karar verir. Kar arında oldukça ısrarlıdır. Yemek olarak kilo yapmayan özel diet yiyeceklerini seçer. Yemek yemesi saatlerce sürer ve yavaş yavaş lokmaları minik parçalara bölerek yer.

Adeta yemekten korkar. Zamanla kilo kaybetmesine karşı kendisini hala şişman ya da şişmanlayacak gibi hisseder. Özellikle kızlar vücutlarının karın, baldır, kalça gibi bölgelerinin çirkin göründüğünden şikayet ederler.
Aile durumu fark ettiğinde çocuğun yemesi konusunda ısrar eder.

Ancak her türlü bas- ki daha az yeme ile sonuçlanır. Bazen yenil enler isteyerek kusulur, kilo almamak için ishal yapıcı ilaçlar ve idrar sökücüler kullanılır. Aşırı egzersiz yaparak kilo alımı engellenmeye çalışılır. Hasta bir deri bir kemik kalsa bile aynaya baktığında kendisin in hala şişman olduğunu söyleyebilir.

Aslında bu çocuklar iştahsız değildirler, yem e istekleri vardır. Fakat bilinçli bir çaba ile yemeyi reddederler. Zaman zaman bu aşın diyet, tıkanırcasına yeme çabasıyla da bölünebilir. Kızlarda adet dönemi ortadan kalkabilir. Erkeklerde ise cinsel istek ve ilgi azalması görülür.
Hastalığın kesin nedeni bilinmemekle beraber araştırmacılar çeşitli risk faktörlerinden söz etmektedirler. Bunlar:
• Kültürel olarak zayıf görünmenin bir idea l haline gelmesi.

Tombul kadın imajının kabul gördüğü toplumlarda bu hastalığa az rastlanmaktadır.
• Toplumla paralel şekilde ailenin zayıf gör ünümü destekler tutum ve davranışları.
• Ailenin başka bireylerinde yeme bozukluğu, duygularım bozukluğu (çökkünlük mani) ya da alkol kullanımı olması.
• Çocuk ve gençlerin bağımsız hareket edebilmesini güçleştiren aile tutumları,
• Çocuğun ya da gencin şişman olması.
• Çocuğun ya da gencin süregen bir hastalığının olması.
• Bireysel olarak çocukta özgüven düşüklüğü, kontrolünü kaybetme korkusu ve çaresizlik duygusunun olması. •Diğer yandan hastalık sırasında oluşan hormonal değişikliklerin hastalığın biyolojik kaynaklı olabileceğini akla gelirse de bu değişikliklerin aç kalmaya bağlı geliştiği fikri daha yaygındır. Konuyla ilgili araştırmalar devam etmektedir.
Anoreksi her şeyden önce hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Hemen önlem alınmazsa ölümle dahi sonuçlanabilir. Bu nedenle ilk önce tedavinin evde mi yoksa hastanede mi sürdürüleceğine karar verilir. Hay ati tehlikesi olan, belirgin kilo kaybı bulun an ve yemeyi reddeden hastalar hastaneye yatırılarak tedavi edilirler.
İster evde ister hastanede olsun tedavinin ilk aşaması hastayla işbirliği kurabilmektir. Hasta ve ailesi hastalık hakkında bilgilendirilir ve aileye rehberlik yapılır. Tedavide hastalar bireysel psikoterapiye alınır. İlaç tedavisinin de yararlı Olduğu görülmüştür.
Bulimia
Aşırı yeme nöbetten ile kilo almayı engelleme çabalarının birlikte bulunduğu bir hastalıktır. Hasta bir taraftan kontrolsüz şek ilde ve fazla miktarda değişik türden yiyecekleri yerken diğer taraftan kilo almasını engelleyebilmek için aşırı çaba gösterir. Yediklerini kusar, hatta ishal yapıcı ve idrar söktürücü ilaçlar kullanır. Aşırı yeme nöbetlerini dengeleyebilmek için ağır egzersizler yapar ya da bir süre için hiçbir şey yem ez. Beden yapısı ile aşırı uğraşır. Yemesin e rağmen şişmanlıktan korkar. Bu kişiler in bazen yemek yeme tutkusu o kadar aşır ı olur ki çevrede yiyecek bir şeyler bulamam korkusu yaşayabilirler. Yanlarında çeşit çeşit yiyecekler taşırlar. Hastalık nöbetlerle seyrettiğinden ara dönemlerde hastanın şikayeti olmayabilir. Kızlarda erkeklere oranla on kat daha fazla görülür. Oluş nedeni tam aydınlatılamamıştır. Tedavisinde anorekside olduğu gibi ilaçlar ve psikoterapi yöntemleri kullanılır.

ANOREKSi TEDAVİSi
Anoreksi insan hayatını tehdit eden bir hastalık olduğu için öncelikle bu tehdidin giderilmesi için beslenmenin düzenlenmesi gerekir. Eğer gerekli görülürse bu tedavi hastaneye yatırılarak yapılır. Hastalığın tedavisinde çok yönlü yaklaşımlar ger eke bilir. Bireysel psikoterapiler, aile terapisi sıklığında kullanılır. Son zamanlarda ilaç tedavisinin etkinliğinden de söz edilmektedir.
Tedaviden elde edilen sonuçlar yüz güldürücüdür. Uzun sürebilecek bir tedavi programına uyum sağlayabilmek tedaviden yararlanma şansını arttıran en önemli faktördür.