Erişkin Dehb’si Nedir Ne Değildir

"DEHB ile yaşayan ve başarılı olanlar var. Bunlardan biri şu an önemli fabrikalardan birinde çok üst düzey bir yönetici ama DEHB
olmasaydı belki ABD'de alacağı bursla akademik dünyada bir yerlerde olacaktı... Zekâsı yüksek, dikkati bozuk, bu ikisini ayarlamış götürmüş hayatını... Peki, zekâm o kadar yüksek değil ve dikkatim bozuksa?"

DEHB de dürtüsellik de her zaman var, mesela gece 21: OO' de pat diye "Bodrum'a gelir misin', diye sorun, gelirim der. İki gün sonra da sınavı vardır ya da önemli bir toplantısı... Pat diye alır, pat diye karar verir, pat diye söyler... Bu önemli ve olumlu bir özellik haline de gelebilir yaşamında... Bir gün dürtüsellik üzerine NTV radyoda konuşuyordum ve bir ara düşünebiliyor musunuz hiperaktif borsacıyı dedim"... Üç gün sonra geldi. Konuşmamı eşi dinliyormuş... "A, bu adam benim kocamdan bahsediyor' demiş.

Benim bir tek adım geçiyor programda, ev telefonumu bulmuşlar... Çok sıkı eğitim görmüş biri. Benimle aynı liseden, üzerine Belçika ve Amerika'da eğitim görmüş... Menkul kıymetlerle ilgili çok önemli yerlerde çalışmış. Bana sorununu şöyle tarif ediyordu, "Sabahtan öğlene kadar durabilsem, var ya... Büyük zengin olurdum" diyordu. "Ama öğlenden sonra dayanamayıp altına, şu ya da bu senede giriyorum." Çok kötü battı, milyon dolarlık bir batış, üstelik üçkağıtçı da değil bu adam... işte emposivite.

Dürtüsellik var orada... Diğer yandan şu da önemli, acayip canlı bir adam bu... Tanı kriterlerinden biri de stresle baş edememedir. Erişkin tipte bu basit, sıradan. Aslında olsa da olur, yani ondan da ne olur diyebileceğiniz stres durumlarıyla baş edemezler. Of, puf demeye başlarlar. Sen bu kadar zeki, iyi eğitimli adamsın dersiniz... Aman aman, ben almayayım, derler... Bu gerçekten dikkatten kaçmasın, çok önemli bir kriterdir..

Erişkinler için önerilen DEHB tanı kriterleri

1-Gerçekte ne kadar başarılı olduğundan bağımsız, yeterince başarılı olamama duygusu
2- Organize olmakta güçlük
3- Kronik sürüncemede bırakma ya da başlamakta güçlük
4- Aynı anda bir sürü projeler tamamlamakta güçlük
5- Akla geldiği gibi konuşmaya eğilim
6- Sıklıkla yüksek uyarıma arayışı
7- Sıkıntıyı fark edememe

Şimdi başka bir yazarın görüşlerine bakalım... Başarılı olamadığını düşünme. Gerçekten de çok başarılı insanlar var DEHB olan ama hep olmadı, olamadı diye düşünür, hissederler. Bir danışanım aklıma geldi, onu anlatayım bununla ilgili... Bir mim ar, çok başarılı... DEHB'nin önemli özelliklerinden biri de bu. "Gözlerimi kapatıyor um ve hakikaten çok değişik şeyler çiziyor um, kimsenin aklına gelmez", diyor. Buna karşılık hak ettiği parayı kazanamamış biri, kendini başarısız görüyor. Para yok, o neden? Çünkü kâğıtların altına imza atıyor ama okumadan... Attığı imzalar istismar ediliyor. Bir anda o kadar samimi, dürüst ve herkesi kendin gibi görebilme durumu var. Başarılı olamıyorum kısmı da aslında bundan. Yine bir kriter; kronik sürüncemede bırakma... Yani ben DEHB olsam, hemen bu toplantıyı gelecek ay ya da gelecek yıl mı yap- saydık acaba demeye başlarım... Başlamakta güçlük.. Hep sallar, geciktirir, son güne bırakır, tıpkı çocuklardaki gibi... Elektrik su paralarını ödemeyen var; cebinde parası var, ödemiyor... Amerika'da vergi borcu olanlardan söz ediyorlar, bizde herk esin vergi borcu olduğu için o örneği vermeyeyim diyorum.

Ama Amerika'da vergi borcu çok önemlidir. Vergi borcu olanlara bir çalışma yapın diyordu ABD'li bir yazar... Aynı anda birçok projeye başlayıp bitirmeye çalışma, genellikle aktif olanlarda var. Hipoaktif olanlar ise genellikle akıllarından geçirirler ama hiçbir şeye başlamazlar. Hiç adım atmazlar... Hiperaktif olanlar ise başlar ve bırakırlar, ne İtalyanca kursları, ne git ar kursları, ne tahta boyama kurslarına gidilmiştir, hepsi yarıda kalmıştır. Tamamlamakta güçlük de önemlidir. Rutin e bindiği andan itibaren sıkıcı gelmeye başlar. Bu herkes için öyledir belki ama onlar için özellikle öyledir. Bir işi ilk kez yaptığında gözleri parıldar sevinçten ama aynı iş rutine döküldüğü zaman bırakır... Akla geldiği gibi konuşma eğilimi vardır... Çocukken cici çocuk olmamakla birlikte cici adam da değillerdir... Eğer meslek sahibiyseler, örneğin sanatçıysalar ve konuşursanız, of be ne müthiş adam dersiniz. Buna karşılık mühendis, doktor vb olunduğunda zıpır adam denebilir onlara. Bu farklılıklarıyla çok başarılı oluyorlar, farklı oluyorlar, kendi benlerini ortaya kol ayca koyuyorlar.


Sıklıkla yüksek uyarılma arayışı da çok önemli. Ben 160 km hızla heyecanlanıyorsam, adam 240 km ile heyecanlanıyor. Yüksek uyarılma eşiği arayışı var. Kesmiyor onu... Daha fazla heyecan istiyor... Bütün hikâye daha yüksek uyaranla uyarılmaktır... Dikkatini verememe, aynı zamanda tek bir işe acayip odaklanmayı da içermektedir. Sanki bağımlılık gibidir. DEHB'Ii çocuklarda da vardır ya... Altı saat boyunca atan oynuyorlar da nasıl oluyor da ders çalışmıyorlar, demek ki öğretmeni kötü denir... Bir yazar, 'Dikkat eksikliği değil bu hikâye' diyor, 'Bu bir dikkat tutarsızlığı'. Dikkatini nerede, nasıl, ne zaman kullanacağını bilememe hikâyesi... Bu görüşe katılıyorum. Aşırı odaklanma da bundan dolayıdır. Örneğin 18-25 yaş arası gençler çok sık partner değiştirirler. İlk takip ettiğim kızlardan birinin lafını hiç unutmuyorum, "Ama bir de tutulursak var ya, paspas oluruz" demişti. Yine aşırı odaklanma işte... "Altı ay çıktım adamla, sonraki bir zaman bu adamla bir yerde karşılaştık, buluştuk, bir yerde oturduk. Bir baktım. Aman Allahım, ben bununla nasıl çıkmışım yaa', dedim... Ben de katılıyordum bu görüşe, kız ciddi rock'çıydı, adamsa Mahsun Kırmızıgül... Uygun prosedürü takip etmeden sıkılma da rutinden sıkılmayla aynı şeydir. Amirden memurdan memnun değilim, o yüzden işy erimde mutsuzum meselesi değil bu. işler rutinleşiyor ve sıkıyor.

Herkesin yaptığı şeyi değil, başka, farklı bir şey yapmak istiyor... Erişkin DEHB'lilerde gereksiz ve sonsuz şek ilde üzülmeye eğilim; üzülmeye yarayacak bir şey bulmak için ufku taramak ile gerçek tehlikeleri önemsememek arasında gidip gelmeler var. Ortada hiçbir şey yok, okul da iş yaşamı da idare ediyor ama yine de üzgün. Yahu ne oldu, diye soruyorsunuz, üzgün işte... Ben bu süreçte şunu fark ettim: Eğer elinizde odaklanacağınız bir şey yoksa kalmamışsa, keder ve üzüntü odaklanabileceğiniz en iyi şeydir. Onlar da işte bu üzüntüye odaklanıyor ve rahat ediyorlar. Ve hatta üzülecek şeyler arayabiliyorlar...


Erişkinlerde DEHB için bulunabilecek çözümlerden söz ederken bunlara da değineceğim ama mutlaka onun dikkatini verebileceği önemli bir şey yaratmak, genel olumsuz tabloyu gidermek açısından ve tedavin in önemli bir parçası olarak çok önemli. 0 üzüntünün yarattığı kısır döngüden onu çık artmak... lnteraktif tedaviyle de bu mümkündür. Bireyin kendi benini ortaya koymasına, çok önem veriyorum. Kendi içindeki yaratıcılığı ortaya koymasına, oblektivizme inanan biriyim. Ama gerçek ben ortaya konamadığı için, beslenmesi gereken ana yapı beslenmez... Özgüvende ciddi bir düşme olur. Dış arıdan gözlemlenen bütün o özgüven ve zekâsına rağmen, kendi içinde kendini yiyen bir adam haline gelir. Tedavide de oblektivizmi mümkün mertebe anlatmak isterim.

Özgürlükten değil de özgünlükten, kendine özgü olandan söz ediyorum. DEHB'Ii bunu başarırsa gerçekten de çok kolay bir düzelme ortaya çıkabiliyor. Depresyon geçiyor, özgüven hızla düzeliyor. DEHB'li çevresi tarafından doğru algılandığı andan itibaren kendini hızlı düzeltiyor. Hiparaktivitede bağımlılık davranışına yatkınlık da çok önemli. Bir çalışma, erişkin DEHB'lilerin üçte birinin maddeyi kötüye kullandıklarını ya da bağımlı olduklarını söylüyor. Alkol de buna dahil. Bu işin artık genetik tarafı da, DEHB ile bağımlılık arasındaki ilişki de biliniyor. Kumar, alışveriş, iş, alkol vb, böyle gidiyor... DEHB'nin ciddi anlamda tedavisinin ise bunları ciddi oranda azalttığını biliyorum. Verilen ilaçlar bağımlılık yapar mı, meselesinde de bu konuya yeniden döneceğiz Bu kapsamda hatalı oto gözlem de önemli, Kendilerini çok kötü değerlendiriyorlar. Ben im onda gördüğüm bir sürü iyi şeyi görmüyor; kendileri hakkında çok kötü gözlemciler. Çevreyle ilişki konusu da çok önemli... Anneler babalar hemen, "Bak ama Ahmet'in oğlu öyle değil diyebiliyor. Toplum kuralları öyle söylemiyor, ama bizim ülkede böyle olmaz. ki.. Uyarılar, uyarılar... DEHB'liler bunlara çok uyamıyorlar... Ben kendilerinde olumlu yanlar gördüğüm ve söylediğim zam an da "Hadi ya Turgut abi, dolduruşa getiriyorsun beni", diyorlar. 40 yaşındaki biri de benzer bir tepki vermişti. "Bırak doktor", dedi... Bir de bütün bunlara bakabilmemiz için, çocukluk çağı tanısı da olması lazım. Çocukluk çağı tanısı olmadan ortaya çıkacak olan tanılar, psikiyatristin hatasıdır. Eğer çocukluk çağında bunlar yoksa bu çocuk hiperaktif değildiyse başka tanılar almak gerekir... Sizlere son olarak bir Türk uzmanının değerlendirmelerinden söz etmek istiyorum... Kendisi Kanada'da yaşayan hocamız Prof. Dr. Atilla Turgay ki bu konuda çok ciddi çalışmaları olan bir insandır. Onun oluşturduğu ve diğer tanı kriterlerine eklenebilecek özellikler özellikler şöyle sıralanıyor:

Sıklıkla eşlik eden özellikler 1:

1-Yeterli düzeyde başarılı olamadığını düşünme,
2- İşe başlamada güçlük, sık sık erteleme,
3- Bir arada birçok işle uğraşma ve bitirmede güçlük,
4- Aklına geleni söyleme (yeri mi, zamanı mı bakmadan),
5- Büyük heyecanlar peşinde koşma,
6- Boşluk duygusuna ve sıkıntıya katlanamama,
7- Herkesin izlediği yolları ve kuralları uygulamama,
8- Sabırsızlık,
9- Dürtüsellik,
10- Kendini güvensiz hissetme.

Bunlar arasında büyük heyecanlar peşinde koşma maddesi çok önemli. Bu da çok sık başa gelen bir şey, yüksek uyarılmayla birlikte dikkat çekiyor ve bazen de yaşamda çok işe yarıyor..
Mediko'daki odama hiperaktif öğrenciler geliyorlardı, 18-25 yaş arasındaydılar... Bunların büyük kısmı masaya dayanırlar, tık tık masaya vururlar, parmak şaklatırlar, dokunurlar, bacak sallarlar, kısa kes anlamına gelecek olan ne varsa hepsini yaparlardı... Eşirkinlerde de vardı bu... Çok uzun bir toplantıda olduklarını düşünün... Toplantıda "Bu adam kim yahu" dedirtecek davranışlar da bulunduklarını, örneğin kesinlikle dokunulamayacak bir adama dokunduklarını anlatırlardı. Bu adama hiç dokunulur mu, üst düzey biri diye uyarırlarmış, "Ama dokunuyorum, ne yapayım" durumundadırlar... Bu da erişkin DEHB'de çok sık rastladığımız bir durumdur.

Unutkanlık konusu da dikkat eksikliği bağlamında dikkat çeker. Güne on işle başlar, beşi kafadan unutulur. Üçü zaten kendiliğinden gün içinde gider, ikisiyle uğraşarak bitirir günü. Cepler kâğıtlarla doludur. İşinden zevk almada güçlük önemli bir kriterdir... Liseden bir arkadaşım vardı, o zam anlar "Bundan bir şey olmayacak, biraz salakça sanki" derdim. Liseden yıllar sonra karşıma çıktı.,. Maddi anlamda cebinden beni çoktan çıkarmış durumdaydı, Konuştuk...Yemeği de ben ısmarladım. Gördüğüm en tipik DEHB'si olanlardan biriydi. Hem hipo hem hiper anlamında. Derslerde yatm asının, uyumasının nedeni de buymuş. Çok başarılı oldu, sebebi şu: Fransa'da ekon omi okudu. Bir yabancı şirkete girdi. Bana bu şirketin yapısını anlattı. Şirket o kadar iyi değerlendirmiş ki onu... lohannesburg'ta bir sunumu var, üç aylığına gidiyor... Of bütün dünya onun. Sonra sıkılıyor, hadi Montreal'e gidiyorsun, diyorlar... Sonra Paris'te biraz, üç ay kadar kal diyorlar... Eğer bu adamı ana merkezde üç ay tutsalar kesin başarısız olacak... Bun un oda farkında. İşinden zevk alıyor. Yapısına uygun bir ortamda, DEHB'liler kendilerine en ilginç gelen işten bile sıkılırlar. Erişkin DEHB'liler kreatiftirler, en kreatif işlere girerler, sıkılırlar, sürekli, düzenli yapmazlar. Onun için iyi sanatçı, iyi sporcu olurlar. Sporculuğa erken başlar ve disiplin ini öğrenirlerse başarı gelir. Ama yine de çok keyif almazlar, hep akılları başka yerlerdedir.

Sıklıkla eşlik eden özellikler 3:

21- İşinden zevk almada güçlük,
22- Hayal kırıklığına uğramış hissetme,
23- Kendi kapasitesine uyumlu bir düzeye ulaşamama,
24- Düşük benlik saygısı,
25- Uzun süredir devam eden mutsuzluk hissi.

Şimdi gelelim, DEHB'nin olumlu yönlerine. Öyle ya, hep kötü müdürler, iyi yönleri yok mudur? Bizim 'psikiyatride tanı kriterleri' kitabımız vardır... Bana içlerinden mecburen bir tanı seçmek zorundasın, ne seçer5 m deseler, ben erişkin DEHB'sini seçerim... Çünkü artıları ve eksileri olan nadir hastalıklardan bir tanesidir. Geri dönüp üniversite yıllarıma baktığımda bütün çok sevdiğim arkadaşlarımın, öyle ya da böyle, tanı alan ya da almayan ya da tanının tam içindeki DEHB'ler olduklarını gördüm. Gerçekten de enerjiktirler, kıpır kıpırdırlar.

DEHB ' NİN OLUMLU YÖNLERİ

• Enerji olma,
• Yaratıcılık,
•Sıcak kanlı, cana yakın olma,
• Hoşgörü) ü olma,
• Esneklik,
• Espri yeteneği,
• Risk alabilme,
• insanlara kolayca güvenebilme.

Düştüğünüz yerde sizi ayağa kaldırırlar, espirilidirler, sıcaktırlar. Çok iyidirler, hipoaktifdirler... Bende öyle bir enerji var ki şunu bir koyabilsem ortaya diye düşünürler ve vardır bu enerjileri gerçekten de... Onların bu özelliklerini yakalayabilirseniz, ilişkinizi acayip keyifli hale getirebilirsiniz. Hipoaktif bir DEHB'Ii, mezuniyetten sonra bir öğrenci yolculuk programıyla 20 kenti gezdi ve oradaki anılarını yazdı bana, aman allahım... Gururla Türk erkeğini temsil etmiş, kuzeyli kızlara... Gerçekten zekâsını, enerjisini göstermiş... Burada kız arkadaş edinemiyordu, konuşamıyordu... Ama "Aslında bende neler var Turgut abi" deyip duruyordu.

Gerçekten sıcakkanlıdırlar, cana yakındırlar... İşini bırakır sizin için uğraşır. Onlara 'kelek atarsınız', sonra da kusura bakma, şöyle şöyle oldu dersiniz, "Tamam abi, takma kafanı" derler... Olumlu özelliklerini giderek daha fazla yaşamaları da onlara zarar verir aslında. Örneğin insanlara gerçekten de kolay güvenir, kolay risk alırlar... Risk almak iyidir ama çok kolay alınınca problem yaratır, hoşgörülü olmak da iyidir ama biraz fazlası sorun yaratabilir. Toplumun hangi seviyesinden, hangi görüşten olurlarsa olsunlar, hakikaten çok canlı anlar yaşatırlar partnerlerine. Çünkü canlıdırlar, keyiflidirler. DEHB olmayan keyifli arkadaşlar yok mudur, vardır ama onlar başkadır. Bir danışanımın kız arkadaşı, "Turgut bey, diğer arkadaşlarım doğum günü hediyelerini anlatıyorlar ve oldukça "Vaav!" diye bağırıyorlardı. Ben, benimkinin bana verdiği hediyeyi anlatım, çıt yok... Ona sıfır galip, yok böyle bir şey,.. Hediye budur, dediler..."

Popüler psikiyatri /Uzm. Dr. Turgut KUNDAKÇI /Psikiyatrist