Şu An ki Geçmişimiz ve Önemi

Kişinin kendi doğru düşünsel içeriklerinin bilincine varabilmesi, kişinin yalnızca şu anda gerçekleştirebileceği kendi öz değerlendirmeleriyle mümkün hale gelebilmektedir.

Geçmişimiz, gizemli kapılar ardında saklı bulunan ve artık anıya dönüşmüş duygu ve düşüncelerimiz, şu anda görebildiğimiz kendi Öznel gerçeğimiz veya bu gerçeğinin yansımalarıdır. Bu böyle iken, kendimize ait öznel bir bilginin zihnimizdeki görünümü veya dışarı yansıtılması, ancak geçmişimize ait hatıralarımızın zihnimizdeki tekrarı ile meydana gelmektedir. Kaldı ki; benliğin içinde meydana gelen değişimler, bireyin şu an kendisini motive eden duygu ve düşünce uzantılarıyla kendi gerçekliğini yapılandırmakta ve geçmiş kendi gerçekliğini şu anda yinelemekte ve pekiştirmektedir. Biz bu zihinsel süreci, kendi içinde devinen bir pekişme olarak da ifade edebiliriz.

Pek çoğumuz, özellikle de yalnız kaldığımızda kendi öz eleştirimizi gerçekleştirmek için kendi geçmişimize yöneliriz. Bu yönelim, bireyin hayatının belli dönemlerini zihninde tasavvur ettiği bir içsel değerlendirmedir. Bu yöntemle biz, kendimizle ilintili yararsız, kötü içerikli davranışlarımızın nedenlerini gözden geçirme şansını elde etmekte, zihnimizdeki yargı ve kalıplan muhakeme edebilme şansını elde etmekteyiz.

Ancak zihnimizde geniş bir yelpazede işlev gören düşünce kalıplarımızı ve duygularımızın düşüncelerimiz üzerindeki baştan çıkaran etkilerini çoğu zaman fark edemeyiz. Gerçekten de duygularımız şu anki gerçeklik algımızın ve mantığımızın önüne geçerek bizi etkilemeyi beklemek için zaten pusuya yatmış olabilir. Örneğin kötü deneyimlerimiz nedeniyle nefret ettiğimiz bir kişinin yaptığı her şeyi mantığımız da bize kötü gösterebilir. Bu psikolojik süreçte, duyguların çekiciliği İçerisinde manipüle edilen düşünce İçeriklerimiz, bizim şimdiki yaşamımızda geçmişimizle bütünleşerek geçmişimize şu an hayat veren bir mekanizma oluşturmaktadır. Dolayısıyla buradan yapacağımız çıkarım, geçmişimizin anlık zihinsel İşlevlerle veya dürtüsel uy ancılarla kurduğu ilişkilerle birlikte şekil aldığı ve kendisini şu an yinelediği ve yeniden oluşturduğudur. Buradan hareketle kişinin kendi doğru düşünsel içeriklerinin bilincine varabilmesi, kişinin yalnızca şu anda gerçekleştirebileceği kendi öz değerlendirmeleriyle mümkün hale gelebilecektir.

Çeşitli psikolojik sorunlar, kişinin kendi hayatıyla ve varoluşuyla ilgili her şeyi etkileyerek bireyin sorgulama rotasında belirleyici bir faktör haline gelebilir. Benlik, kendi varoluşunun sükuneti için referans ve dayanak noktalan arar ve bunun için kendine yönelir. Tıpkı bireyin kendi geçmişinin derin dünyasına yaptığı yolculuk gibi, insanın gizemli ve sorun yaratan yönlerini çözebilmesi ancak, bilinçli ve objektif olmak kaydıyla verileri muhakeme ederek, gerçeklerle karşılaştırma yaparak kendi rehabilitasyonunu sağlamakla mümkün olacaktır. Biz, kendimiz hakkındaki verileri muhakeme ederken o verileri şekillendirmekte ve farklı temalarda, faydası dokunabilecek yönleriyle tekrardan özümsemekteyiz.

Kendimizi değerlendirebilmek için kendimizle ilgili önemli konuların gizlendiği ve şekil aldığı, yaşamımızın ilk periyodundan başlayarak gerek iç, gerekse de dış dünyadan algılayıp özümsediğimiz bilgilerin stoklandığı ve işlendiği hafıza kütüphanemize girmemiz gereklidir. Edindiğimiz bir bilgi, hayatla aramızda kurduğumuz bir bağlantıdır ve onun gerçekliğini duygu ve düşüncelerle stoklayan haznemiz ise hafızadır. Bu durumda, hafızanın işlevleri kişinin tutum ve davranışlarını da belirler. Örneğin; bir insanın kendi gözündeki hayat portresi veya başka insanlar hakkındaki nesnel görüşleri zamanla şekillenerek bireyin geleceğe yönelik amaçlarını ve hayat anlayışlarını belirleyici bir rol üstlenebilir.

Bütün bu verileri göz önünde bulundurduğumuzda, bireyin nesnel iç dünyasının olumsuz profillerle yapılanması kendi nesnel hayatını kısıtlamaktadır. Kişinin içinde bulunduğu söz konusu psikolojik labirentten çıkabilmesi İse ancak kişinin kendi kendini gözlemleme yeteneğini kullanarak hayattan ve kendisinden beklediği, manevi değerleri tekrar başının tacı haline getirebilmesiyle mümkün olmaktadır.

Burak YARICI