Çocuğun Sayısı Çok Çocuk, En Küçük Çocuk

çocuk sayısı psikiyatrist antalyaÇocuk sayısının üç ve üzeri olması durumunda ailelerin çok çocuklu aile alarak değerlendirilmesi söz konusudur. Genellikle çok çocuklu aileler, doğa şartlarından kan davalarından dolayı çocuklarından bir kısmını kaybedebilmelerini düşünerek, ya da erkek çocuk arayışları içinde ve genelde...>

Çocuk sayısının üç ve üzeri olması durumunda ailelerin çok çocuklu aile alarak değerlendirilmesi söz konusudur. Genellikle çok çocuklu aileler, doğa şartlarından kan davalarından dolayı çocuklarından bir kısmını kaybedebilmelerini düşünerek, ya da erkek çocuk arayışları içinde ve genelde eğitimsizlik ve tedbirsizlikten dolayı, ender de olsa planlayarak çok çocuk sahibi olmaktadırlar.

Eğitim düzeyi arttıkça çocuk sayısının azlığı dikkati çekmektedir. Günümüz insanları ne denli modern şartlarda yaşamını sağlarsa sağlasın, çocuğu kendi gerçekleştirmek istediklerine bir engel olarak gördüğünden, çocuktan kaçınmaktadır. Özellikle batı toplumlarında ortaya çıkan bu çocuksuz, korkutucu boyutlara varmış durumdadır. Karşı cinse güvensizlik, evlilik kurumunun sağlıklı kurulmaması ve işlememesi ve gayri meşru ilişkiler katkıda bulunan etmenler olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra diğer bir aşın uçta, çok çocuklu aileler karşımıza çıkmaktadır. Anne babanın bakabileceği kadar çocuk yapması gerektiği tüm toplum tarafından benimsenmek imiş gibi görünse de belli politik grupların ileride çıkar sağlamaması ve kendilerine yandaş olması amacı ile bilinçli olarak çok çocuk yaptıkları da görülmektedir.

Çocukların kimlikleri, içinde bulundukları ortama ve şartlara göre geliştiğinden, genel geçer kavramlar açısından bakıldığında, çok çocuklu ailelerin çocuklarının, belli kimlikleri taşıdıkları görülmektedir. Örneğin, bir ailenin üç çocuğu varsa en büyükleri ağırbaşlı, uysaldır, ortanca çocuk hırslıcadır, en küçük çocuk da kaygısız, şımartılmış, tembeldir. Bazı hallerde bu ayırımlar bulunmasa bile, ortalan olarak alınırsa bu genel bir durum gösterir. Bu kimlikler, folklor araştırmaları bulgularında, halk öykülerinde ve masallarda, filmlerde de yansıtılmaktadır.

Ancak, genelde küçük çocuk, ağabeylerinin ve ablalarının yapamadıkları işleri beceren zafer kazanan konumunda tasvir edilmektedir. Bu da anlatılarda, özellikle çocuk büyüklerin tecrübelerinden yararlanılması gerektiği, onların yaptıkları yanlışların yinelenmemesi, mümkünse düzeltilmesi gerektiği yolunda iletiler verme çabasında kaynaklanmaktadır. Gerçek yaşamda türlü sıkıntı ve sorunla karşılaşılsa da, anlatıla­ra yansıyan yönleri ile sayıca çok olan çocuklar birbirlerine yardım eden, birbirleri için fedakarlık yapan konumda gösterilmektedir.

Örneğin, pek çok masalda, yedi erkek kardeş, bir kız kardeşleri olmasını arzu ederler, sonuçta kız kardeş olmadığı için, evi terk edip giderler. Daha sonra olan kız kardeş ise, günün birinde ağabeyim olmasını arzu ettiğini söyler ya da bir biçimde onların varlığından haberdar olur onları aramaya gider. Kız kardeşler ile erkek kardeşler arasındaki bu habersiz sevgi, pek çok masala konu olmuşken, aynı cinsten kardeşlerin genelde birbirlerine, özel­likle de büyüklerin küçüklere kötülük yapması, daha sonra hatalarını anlayıp af dilemeleri ya da zor bir durumdan küçüklerin iyilikleri sayesinde kurtulmaları söz konusu edilmektedir.

Çocukların çok olması durumunda, ailede cinsel kimlik etkeni de harekete geçmektedir. İki erkek kardeş ya da iki kız kardeşinin bir arada bulunması | halinde çekemezlik, kıskançlık görülür. Çocuk ruh sağlığı uzmanları zaman| içinde, bu çocukların birinde aşağılık, ötekinde de suçluluk duygusu meydana gelebileceğini söylemektedir. Yaşları birbirine yakın olan kız ve erkek kardeş­lerde bu daha çok göze çarpar. Bunlar, aralarındaki rakiplik, yarışma duygulanırını bastıracaklarından, bunun sıkıntısını duyarlar. Birbirlerine açıkça kin besle­dikleri zaman daha da dinamik olurlar. Beş yaşından küçük olan çocuklar, bir kız ya da erkek kardeşin doğuşuna daha kolaylıkla katlanırlar.

Çünkü bunun sonuçlarını henüz kestiremezler. Beş yaşından büyük oldukları zaman da kendi­lerini üstün görür, adeta ana babalarının yerine koyarlar. Yalnız, tam beş yaş" da olan çocuklarda bu olay, derin duygu sarsıntılarına neden olur. Çocuk, katlanacağı fedakârlığın derecesini anlayacak kadar büyük, ama bunlara gönül hoş­luğu ile katlanamayacak kadar da küçüktür. Karşıt cinsten olan kardeşler ara­sındaki çekemezlik ve geçimsizlik daha zor olur. Yalnız biri kız, öteki oğlan & kardeş arasında beş yaş fark varsa, yine yukarıda değinilen çatışmalar meydana gelebilmektedir. Bu da kendini aşırı bir kıskançlık ve bağlılıkla gösterir.

Ailede çocukların üzerinde en iyi etkiyi yapan kimseler dayılar, amcalar, teyzeler ve halalardır. Çünkü bunlar, çocuklara karşı aşırı bir sevgi göstermedik­leri gibi bilinçaltı kompleksleri de yoktur. Çocuklar, onlarda, anne ve babalarda bulamadıkları tarafları bulurlar, böylece kendi öz büyüklerinin kusurlarının etkisini, bu yakınlarının normal davranışları giderir. Benzer şekilde, amca, dayı ve teyze hala çocukları da normal gelişmenin sağlanmasında rol oynar. Bunlar arasındaki kıskançlıklar ve sevgi bağları daha az kuvvetli olduğundan, bu duy­guların neden olduğu kompleks ve karışık duygular meydana gelmez. Aile etkisinde bulunan her bireyin çocuğun gelişmesi ve eğitimi üzerinde iyi ya da kötü etkisi bulunduğu görülmektedir. Bu durum karşısında ana babadan ayrı olarak başka bir aile içinde yetişen çocuklarda, yetişkin ile çocuk arasındaki ilişkiye göre farklı davranışlar saptanabilir.

KAYNAK
NİLÜFER PEMBECİOĞLU / İLETİŞİM VE ÇOCUK