Edilgen-saldırgan kişilik bozukluğu

Edilgen-saldırgan kişilik bozukluğu yaygın negatif tutumlar ve yetkin performans düzeyinin gereklerine direnç ile karakterize bir yapı gösterir. Genellikle ilk yetişkinlik
evresinde ortaya çıkar.

Edilgen-saldırgan kişilik bozukluğunun aşağıda belirtilen alanların dört ya da daha fazlasına yayılmış olması beklenir:
• Rutin sosyal aktiviteleri ya da iş koşullarını yerine getirmede pasif bir direnç gösterme,
• Diğerleri tarafından yanlış anlaşıldığına ya da yeterince takdir edilmediğine dair sürekli şikayette bulunma,
• Somurtkan ve her an tartışmaya hazır bir yapı sergileme,
• Mantıksız bir şekilde eleştiriler yağdırma ve otoriteyi küçümseme,
• Sesini abartılı şekilde kullanma ve kıskançlık ifadeleriyle dolu konuşmalar yapma,
• Daha şanslı olan kişilere haset duyma ve kişisel talihsizliklerden yakınıp durma,
• Düşmanlık ile pişmanlık duyguları arasında gidip gelen bir ruh hali içinde bulunma.
Bu yapıyı tetikleyen kişilik boyutları şu beş faktör etrafında ele alınabilir:
Yüksek Nörotisizm:
Endişe, korku, gerilim, kolay uyarılabilirlik, kızgınlık, keder, ümitsizlik, suçluluk ve utanç gibi süregen negatif duygular; yeme- içme, para harcama gibi dürtüleri frenlemede zorluk çekme; kendinden mükemmel i umma gibi gerçekdışı beklentiler ve sonu gelmek bilmez bir kötümserlik; tıbbi mesnedi olmayan organik yakınmalar; çaresiz hissetme; diğerlerinin duygusal desteğine ve karar verme gücüne bağımlılık.
Yüksek Düzeyde Dışadönüklük:
Aşırı yakınlaşma ya da uzaklaşmaya yol açan artmış bir konuşma şekli; yalnız zaman geçirememe; duygularını abartarak ifade etme; korku duymayacağı heyecan hallerini arama; diğerlerini yönetme ve kontrol etmede uygunsuz yönde çaba sarf etme.
Düşük Düzeyde Açıklık:
Sosyal ve kişisel değişimlere uyum sağlam ada güçlük; farklı yaşam biçimlerine ve bakış açılarına karşı tahammülsüzlük; duygusal boşluk ve duygularını anlama ifade etmede başarısızlık; ilgi alanında darlık; sanata ve estetik olana karşı kayıtsızlık; otoriteye aşırı uyguculuk.

Düşük Düzeyde Katılım:
Şüpheci düşünce; arkadaşlara ve hata aile üyelerine güvenememe; çevredekilerle atı- şıp durma; her an kavgaya hazır olma; sömürücü ve elde oynatıcı şekilde davranma; yalan söyleme; arkadaşlara karşı kaba ve itici davranma; sınırlı sosyal varlığı; kanunla başını derde sokacak ölçüde sosyal geleneklere dair gösterdiği saygısızlık; kendini aşırı derecede büyük-önemli görme; kibirli davranma.

Yüksek Düzeyde Vicdani Sorumluluk:
Aşın başarı tutkusu; ailesini, sosyal yaşamını ve ilgi alanlarını boşlarcasına işe yoğunlaşma; temizlik, düzen, detaylara dikkat etme gibi tekrarlı hareketlerden kendini alıkoyamama; katı işi biraz olsun erteleyip dinlenmeye zaman ayıramayacak ölçüde katı bir öz-disiplin; içinden geleni yapma becerisinden yoksunluk; ahlaki davranma konusunda aşırı vicdani sorumluluk duyma (ancak bunu yerine getiremediğinde yoğun suçluluk hislerine teslim olma). Özetle, edilgen-saldırgan kişi, tartışmacı, ertelemeyi seven, pasif reddeci tutumları baskın, otoriteyi boşlayan, işbirliği sağlamayan, önerileri dikkate almayan, huzursuz, diğerlerini suçlayıcı, kararsız, katı, somurtkan, müşkülpesent, huysuz, öfkeli, inatçı, apatik, zorunlulukları kolaylıkla unutabilen ve yetersizliklerini fark etmeyen bir yapıdadır.

Bu yapıp karakterize eden temel düşünce örnekleri ise şunlardır:
• Kendime yetebilirim ama yine de hedeflerime ulaşabilmek için diğerlerinin yardımı gerekir.
• Kendime saygımı koruyabilmenin tek yolu kendimi dolaylı olarak kollamayı becerebilmemdir, mesela, kendimi koruyabilmek için kurallara bire bir uymayabilir im.
• İnsanlarla bir arada olmayı istiyorum ama bunun için onlar tarafından yönetilmek gibi bir bedel ödeme konusunda hiç mi hiç istekli değilim.
• Yöneticiler kontrol etme meyilli, talep kar, zorlayıcı kimselerdir.
• Yöneticilere karşı direnmeliyim ama aynı zamanda onların takdir ve onayınıda kazanmalıyım.
• Başkaları tarafından yönetilmek dayanılmaz bir hal.
• İş bitirme tarihlerinin belirlenmesi, talepler arasında boğulmam ve bunlara uymak zorunda kalmam onuruma ve öz-yeterliğime yapılan açık saldırılardır.
• İnsanların beklediği şekilde hareket edecek olursam, özgürlüğümü kendi ellerimle yok etmiş olurum.
• En iyi yol kızgınlığımı açık olarak ifade etmek yerine, uyum sağlamadığımı göstererek memnuniyetsizliğimi sunmaktır.
• Kendim için en iyi olanın ne olduğunu biliyorum, diğer insanların ne yapmam ger ektiğini söylemesine hiç ihtiyacım yok.
• Kurallar keyfi olduğu kadar can sıkıcıdır.
• Diğer insanlar genellikle aşırı talep karlar.
• Eğer onlar emretmeyi fazla seviyorlarsa, benim de onların taleplerini red hakkım var demektir.


Rekabet ve rekabetten sağ çıkarak hayatta kalmaya devam edebilme gücü var olma savaşımızın en önemli dürtülerinden biri olsa gerek. Kiminle en fazla rekabet ettiğim ize bakacak olursak, cevabımız, karşısında kazanma şansımızın yükseldiği kişiler diyebiliriz. Bir başka ifadeyle, benzerlerimizle rekabet ederiz. Karşısında kaybetme ihtimalimizin yükseldiği kişilerle ise genelde barışık yaşamayı ya da onlardan uzak durmayı seçeriz. Ancak, bu tercih imiz, onlarla rekabetimizin sona erdiği veya onlara dair bu hisleri hiç beslemediğimiz anlamına gelmez. Sadece kaybetmeyi arzulamadığımızın delilidir.

Edilgen-saldırgan kişilik örüntüsü, işte, bu ilişkiler ağının en açık cevaplarındandır. Günümüz dünyasının talepler ve yetersizlikler örüntüsünde sıkışıp kalan insanı başa çıkamadığı bu silsilede, rekabeti hayatından çıkarmak şöyle dursun, büsbütün yanı başında hisseder hale gelmiştir. Ancak, eldeki donanımı bu hissine yanıt vermekte uzak kalmaya da başlamıştır. Herkesi birbirini tanıdığı bir köy yerinde kendin bir yer edinmek nispeten daha kolayken gelişen ve değişen kent koşullarında kendine bir rol biçmek ve mevki sağlamak yaşam kalım savaşının en kritik unsuru hal ne gelmiştir. İşte bu savaştan sağ çıkabilme becerisi de, büyük oranda strateji geliştirmeye bağlıdır. Edilgen-saldırgan kişili yapısı, bu stratejilerin en sinsi olanlarında biri olarak nitelenebilir. Yüzünüze gülümseyen bir dostunuzun, patronunuza sürekli dedikodunuzu yaptığında şaşırabilesiniz.

Oysa arkadaşınız işyerinde kendisine güçlü bir yer edinmeye çalıştığı gibi, aynı zamanda size ilişkin örtük öfkesinde dile getiriyor olabilir. Ya da tam gün televizyon karşısında başkalarının dramların seyirci kalan kadın, akşam çocuğunu okul problemi ile yeterince ilgilenmediğini düşündüğü kocasına küser ve günler onunla konuşmazsa, her iki halde de ( karşısından ayrılamama ve küsme davranışı) edilgen saldırgan tutumun örneklereni sergiliyor olabilir. İşte, sonu gelmez yaşam kalım oyunları. Evet, anlaşılan o ki oyun biz yetişkinler için de ihtiyaç. Sadece daha olgun ve daha içgörü sahibi olara oynanabilmek kaydıyla...

Dr. Gül ÇÖRÜŞ / Klinik Psikolog