Histriyonik Kişilik Bozukluğu

Histriyonik kişilik bozukluğu (HKB) aşırı duygusallık ve ilgi çekme arayışı ile karakterize olur. Bu boukluğa sahip bi­reyler, fiziksel çekicilikle, genellikle açık biçimde baştan çıka­rıcı olmakla ilgilidirler ve en rahat oldukları an ilgi odağı oldukları durumdur. Onların duygusallığı uygunsuz biçimde abartılı, değişken ve yüzeysel görünür. Genel ve izlenimci bir konuşmaya sahip olmak için eğilimlidirler. Bu hastalar genel, İzlenimci bir konuşma biçimiyle canlı ve dramatiktirler. Onla­rın davranışları aşırı derecede tepkisel ve yoğundur. Duygusal olarak kolay heyecanlanan, uyarılmayı çok isteyen, ufak bir uyarana öfke patlamaları ve bağırıp çağırmalarla gerçekçi olmayan tepkileri sık biçimde veren insanlardır. Onların kişilerarası ilişkileri hasarlıdır ve diğerleri tarafından sığ, talepkar, aşırı derecede bağımlı, çok gergin ve bunu devam ettiren kişi­ler olarak tarif edilirler.

Histriyonik bireylerin kişilerarası ilişkileri fırtınalı ve tat­minsiz olmaya eğilimlidir. Diğerlerinin ilgisine olan bağımlı­lığı yüzünden, HKB olan bireyler özelliklede ayrılık anksiyetesine yönelik incinebilirdir ve bir ilişkisi bittiği için yoğun biçimde üzüldüğü zaman tedavi arayışına girebilirler. Histriyonik kişilik tanısı ile psikiyatri hastanesine yatırılan 32 hastanın olduğu bir çalışmada, Slavney ve McHugh (1974), bu hastaların neredeyse %8o'nin intihara meyilli, depresyonda veya her iki duruma da sahip olduğunu bulgulamıştır. İntiharların çoğu hayati tehlikeye yol açmamış ve çoğu bir öfke veya hayal kırıklığı sonrasında ortaya çıkmıştır. Ayrıca agora fobi veya tek başına olan panik bozukluğu gibi anksiyete bozuklukları, HICB olan insanlarda ortak biçimde görülen problemlerdir. Aslında çalışmalar HICB'nin panik bozukluğu popülâsyonu içerisinde en sık görülen kişilik bozukluğu olduğa nu göstermektedir. HKB'nin diğer yaygın komplikasyonları alkolizm ve madde kullanımı, konversiyon bozukluğu somatizasyon bozukluğu ve kısa psikotik atağını içeren tedavi arayışlarına yol açabilir.

Tarihsel Bakış Açıları

Histriyonik kişilik bozukluğu göreceli olarak yakın zamanda ortaya atıldı. Uzun bir zaman boyunca bu hastalık kökenini "histeri" kavramından alan "histerik kişilik bozukluğu" olarak bilinirdi. Histeri 4000 yılı kapsayan uzun bir tarihe sahiptir (Vieth tarafından özetlenmiş, 1963). Bu terimin kullanılışı tartışmalıdır ve histeri kavramı feministler tarafından kadınların problemlerini küçümsemek için cinsiyetçi bir etiket olarak; kolay açıklanamayan şikâyetler sergilediklerinde veya aşırı görünen isteklerde bulunduklarında sık biçimde kullanıl­dığı için reddedilmektedir. "Histeri" terimi, konversiyon bozulduğu, Briquet sendromu, kişilik bozulduğu, kişilik özelliği ve belki de en yaygın olarak tedavisi güç olan kolay heyecan­lanan kadın hastalan tarif etmekte kullanılan aşırı stres kay­naklı kontrol kaybı gibi çok çeşitli olgulara referans olarak kullanılmaktadır. Bu fenomeni gözden geçirerek, Temoshok ve Heller (1983) "histeriyi" izlenimci, değişken, dağınık, sabit olmayan ve yüzeysel olarak görünen ilgili çeşitli fenomenlerle belirlendiği kadar tanı koyma etiketi olarak da tanımladılar (s. 204). Amerikan Psikiyatri Derneği (1980) DSM II ‘te "histe­ri" terimine, kafa karışıklığını (ve olası cinsiyetçi çağrışımları) azaltma çabasıyla yer vermedi. Bunun yerine somatizasyon bozukluğu konversiyon bozukluğu, hipokondri, dağılmalı bozukluklar ve histriyonik kişilik bozukluğunun farklı kategorilerine işaret etti.

Histeri kavramı, rahmin vücut içerisinde başıboş bir şekilde gezindiğini ve geçici olarak bir yerde kalıp burada histerik semptomları ürettiğini söyleyen bir Mısır inancıyla başladı. Tedavi vajinayı hoş kokulu veya değerli maddelerle kutsayıp buharla dezenfekte ederek rahmi cezp edip eski yerine çekerek veya kötü kokulu, zararlı maddelerin içe çekilmesi veya ilaçlanmasıyla yeni yerinden ait olduğu yere doğru takip ederek yapılırdı. Hipokratik reçeteler doktorların histerik hastalarına sık biçimde önerdikleri evlilik ve çocuk doğumunu içerirdi.

Psikanalitik kuram, hastalığın kökenlerine Freud'un histe­rik semptomları açıklamasıyla sahip olsa da Freud'un birincil ilgi odağı konversiyon türü histeriydi, sadece histerik kişilik özellikleri değildi. Eski psikodinamik tanımlar, çözümlenme­miş Ödipal çatışmaların bu bozukluğun birincil belirleyicileri olduğunu, en karakteristik olarak "bastırma" mekanizması ile görüldüğünü vurguladılar (Abraham, 1949; Fenichel, 1945; W.Reich, 1972). Bastırılmış cinsel duyguların açığa çıkarılma­sının tedavi sağlayacağına dayanan inanç, histerinin erken analitik tedavisini, abreaksiyonu (duygusal boşalma) kolaylaştıran hipnozu ve telkinleri kullanmayı içeriyordu. Daha sonra, iç görü ve abreaksiyonu sağlamak için Freud, serbest çağrışım ve dirençle akta