Psikolojik Gerileme Ve Vahşice İşlenen Cinayetler

Son zamanlarda ülkemizde vahşice işlenen cinayetlerin sayısının giderek artıyor olması herkesin aklına "nereye gidiyoruz" sorusunu getirmektedir. Yaşananların toplumun içinde bulunduğu ruhsal durumu yansıtıyor olması yanında, toplumsal dokumuza kalıcı zarar verme potansiyeli taşıyor olması da kaygıların daha da artmasına yol açmaktadır.

Bireylerin daha olgun, topluma uyumlu, başkalarını da düşünen, başkalarına da aynı haklarla yaşama hakkı veren davranış biçimlerinden uzaklaşarak daha bencil, yalnız kendini düşünen, başkalarının hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, vicdanın yönlendiriciliğinden uzaklaşan davranış biçimleri göstermeye başlaması, ruhbilim açısından psikolojik bir gerilemenin söz konusu olduğunu düşündürür. Ruhbilimde "gerileme" terimi kişinin ulaştığı psikolojik olgunluk düzeyinden olgun olmayan psikolojik düzeye bir geri dönüşün olduğunu ifade eder. Başka-bir deyişle kişinin tutum ve davranışları her zamankinden farklıdır ve daha "ilkel", daha "ham" ve daha "çiğ"dir. Belli oranda psikolojik gerileme zaman zaman her insanda görülebilir. Gerilemenin görece daha hafif şeklini stres karşısında erişkinler tarafından gösterilen tepkilerde görürüz. Birçok kişi yoğun stres altında iken her zamankinden daha farklı düşünür ve davranır. İçinde bulunduğu psikolojik durum kişinin olayları, yaşananları, kendisini ve başkalarım değerlendirme biçimlerini etkiler. Psikolojik gerilemenin belli oranda kalması kendi başına bir patoloji değildir. Ancak belli bazı özellikler taşıdığında (örneğin gerçeği değerlendirmenin belirgin biçimde bozulması) bir patolojiden söz edilebilir. Bir bireyde psikolojik gerilemenin ortaya çıkması o kişinin kişilik özellikleri yanında o kişinin içinde yaşadığı toplumun belli bir kurallar bütünü içinde yaşıyor olup olmamasıyla yakından ilişkilidir. Toplumsal karmaşa, toplumun yazılı olan ve olmayan kurallarının yeterince işlememesi, yatkın bireylerde psikolojik gerilemeye yol açabilmektedir. Diğer yandan bireyde gözlenen psikolojik gerileme toplumlarda da ortaya çıkabilmekte ve bireylerin denetimsiz tutum ve davranışlarını arttırabilmektedir.

Toplum yaşamında her anlamda bir karmaşanın ortaya çıkması, her türlü düzenin bozulması, güçlünün ya da otoritenin her istediğini yapabilmesi, düşmancıl bir kutuplaşmanın varlığı ve vahşi saldırganlıkların yaygınlaşması "gerileme"nin olağan sayılabilecek boyuttan patolojik bir duruma kaydığını düşündürmelidir. Türkiye'de bu anlamda bir "gerileme"nin olup olmadığı tartışılabilecek bir konu olmakla birlikte günlük yaşamda karşı karşıya olunanlar göz önüne alındığında en azından böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz açık olarak görülmektedir, ilkel denebilecek tutum ve davranışların ve vahşi cinayetlerin artması, vicdan ve sorumluluk duygularının yerini aşın bencilliğe ve arsızlığa bırakmaya başlaması, farklı (etnik, dini ya da başka bir nedenle) olana tahammülsüzlük en azından bireysel düzlemde gerilemenin tipik belirtileridir. Gücü olanın istediğini yapabildiği kanısının giderek yerleşiyor olması, adalet ve eşitlik duygusunun giderek sarsılması, kılıfına uydurunca minareyi çalmanın bir başarı gibi görülmeye başlanması, bal tutan parmağını yalar anlayışı içinde yolsuzluklara ses çıkarılmaması, "bizden olanın her türlü "yanlışıma göz yumulması, doğrunun ve yanlışın hangi taraftan olunduğuna göre değişiyor olması bir karmaşanın var olduğunu düşündürmektedir. Ne yazık ki bu tablo psikolojik gerilemeye zemin hazırlayan nitelikler taşımaktadır. Çözüm ise karmaşanın giderilmesi amacıyla her alanda toplumsal uzlaşma ile oluşturulan ve işleyen bir düzen oluşturulmasıdır.

Dr. Erol ÖZMEN