Şizofreni

Olgu Sunumu: Telepati Gücü Olduğuna İnanan Bir Kadın

Bayan A. 26 yaşında, bekar, psikotik belirtilerinin tekrarlaması üzerine ve işlevselliğindeki zayıflık nedeniyle getirilen bir kadındır. Evde anne-babasıyla birlikte yaşamaktadır. En son, iki kez hastaneye yatırılmadan ve bundan beş yıl önce bir sekreter olarak çalışmıştır. Bugünden iki ay önce Bayan A.'nm triflor- operazin dozu günde 10 mg'a düşürülmüştür. Bayan A. solunumu yoluyla başka insanların davranışlarını kontrol edebildiğini ve başkalarının kendisinin zihnini okuyabildiğini söylemektedir. Gözlendiğinden ve izlendiğinden emindir,. Kendisini şaşkın hissetmekten yakınmaktadır, bazen duyduğu bir cümleyi, anlamsız bile olsa, tekrar etmektedir, ayrıca, başka insanlan suç işlemesine neden olduğu için yakında öldürüleceğini söyleyen sesler duyduğunu belirtmektedir. Benzer sesleri daha önce de duyduğunu, ancak doktora bildirmediğini ifade etmektedir. Bayan A.'nın enerjisi azalmıştır, motivasyonu düşüktür. Kendisini"düşünme yetisini yitirmiş" ve "kalıcı olarak hasar görmüş" gibi hissetmektedir. Bundan 2 ay öncesinde erkek arkadaşı kendisini daha az görme kararı aldığından bu yana durumu kötüye gitmektedir. Değerlendirme sonrası Bayan A. yataklı psikiyatri birimine alınmıştır.

Bayan A.'mn hastaneye ilk yatışı erkek arkadaşı ile yaptığı bir tartışma sonrasında olmuştur. Bayan A. çevresindeki herkesin kendi fikirlerini bildiğini ve kendisinin "telepatiyle" başkalarının hareketlerini, onlara bakarak ve belli bir şekilde soluk alıp vererek kontrol edebildiğini söylemiştir. Düşüncelerinin "akarken durduğunu" ve "karardığını" hissetmektedir. Antipsikotik tedaviyle belirtileri 2 aylık süre içinde gerilemiştir.

Hastaneden ilk çıkışından sonra Bayan A. günde 25 mg trifloroperazinle psikoza girmeden idare etmiş, ancak konsantre olamadığı ve işleri hatırlayamadığını hissettiği için işine geri dönememiştir. Daha Önce aktif olan sosyal hayatı, haftada bir-iki kez görüştüğü bir kız arkadaşı ve erkek arkadaşıyla sınırlanmıştır.

İlk yatışından 18 ay sonra başkalarını nefes alıp vererek kontrol edebildiği, yaptıklarının televizyon kamerası ile kaydedildiği ve kendisinin video kasetlerinin yapılıp satıldığı sanrılarının ortaya çıkmasıyla tekrar yatırılmıştır. Bu yatıştan 4 ay önce trifloroperazin kesilmiştir. Bu değişikliğin başlangıçta Bayan A. üzerinde pek etkisi olmamıştır. Önceki dozda trifloroperazin başlandıktan 6 hafta sonra belirtiler kaybolmuştur. Ardından bir yıl boyunca hasta mesleki rehabilitasyon programına devam etmiş, ancak kısa süren, gönüllü görevlerden fazlasını becerememiştir.

Üçüncü yatışında Bayan A.'nm trifloroperazin dozu günde 30 mg'a çıkarılmış, ve hafif şüpheciliği dışında tüm belirtileri yavaş yavaş gerilemiştir. Yatışından bir ay sonra taburcu edilmiştir. Taburcu edildikten kısa süre sonra anne ve babası tarafından, depresyona ilişkin belirtilerinin ortaya çıkması nedeniyle, polikliniğe getirilmiştir. Hasta kendisini, üzgün, çaresiz, tükenmiş hissettiğini ve basit sevinçlerden bile tat alamadığını belirtmektedir. Kimsenin kendisi hakkında sevebileceği bir şey olmadığını düşündüğünü söylemektedir. Uykusu azalmıştır ve zaman zaman ağlamaktadır. Kendisini tembel olmakla suçlamaktadır. Ancak sabahlan özellikle kalkabilecek kadar bile enerjisinin olmadığını ve yatıp uyumayı tercih ettiğini ve bu davranışın kendisini "çürümüş" hissettirdiğini söylemektedir. İştahı azalmıştır, ancak vücut ağırlığı değişmemiştir. Sürekli olarak endişe duymaktadır. Çalışma becerisinin olmadığını düşünmektedir. Çoğunlukla evde oturmakta ve anne-babasını zorlamasına karşın pek az etkinliğe katılmaktadır. Anne-babasının dışındaki tek sosyal ilişkisi erkek arkadaşıyladır.

Ek: Trifloroperazin aldığı sürece Bayan A.'nın pozitif belirtileri kontrol altında olmasına karşın, halsizliği, depressif hali ve konsantrasyon sorunu devam etmiştir. Ayrıca hasta, ailesi ve hekimi uzun vadeli geç diskınezi gelişmesi riskinden de endişe etmişlerdir. Bu yüzden, yukarıda anlatılan yatışından 1 yıl sonra hastanın doktoru kendisine yeni, atipik antipsikotik- lerden birine geçmesini önermiştir. Hasta yavaş yavaş trifloroperazinden günde 6 mg dozunda risperidona geçiş yapmıştır. Altı aylık risperidon tedavisinin ardından hasta ve ailesi enerjisinin artığını ve genel halinin daha olumlu gözüktüğünü belirtmişlerdir. Bayan A. konsantrasyonunun daha iyi olduğunu ve yıllardır ilk kez, yarı zamanlı da olsa, tekrar çalışmaya başladığım söylemiştir.

Olgu Sunumu: Irkçılık Sorununu Boyayla Çözebileceğine İnanan Genç Adam

Bay D. 24 yaşında, bekar, üniversiteden ayrılmış, işsiz biridir. 3 hafta önce bulduğu her şeyi, odası, mobilyaları, giysileri, ve hatta kendisi de dahil olmak üzere, siyah ve beyaza boyadığından hastaneye yatırılmıştır. Bu davranışının Amerika'daki ırkçılık sorununu çözeceğini ve ailesinde huzuru sağlayacağını kendisine sürekli olarak söyleyen bir erkek sesini yanıtlamaktadır.

Bay D., son 5 yıl içinde en az beş kez 4-6 haftalık süreler için hastaneye yatırılmıştır. Yatışlarının her biri hastalığının emir verme varsanılan, garip davranışlar ve perseküsyon sanrılarının bir arada görüldüğü alevlenmeler nedeniyle olmuştur. Antipsikotik tedavisine her zaman iyi yanıt vermiştir, ancak ilaçlardan nefret etmektedir, ilaçların kendisini "ölüden daha ölü" hissettirdiğini söylemektedir. Yatışları arasındaki dönemde ilaçlarım düzensiz kullanmakta ya da hiç kullanmamaktadır. Gelmediği poliklinik takiplerinin sayısı geldiklerinden daha fazladır.

Epizodlar arsında Bay D.'nin işlevselliği zayıftır ve gittikçe kötüleşmektedir. Sosyal çekingenliği, çevreye olan ilgisizliği, özbakımındaki baştan savmalık ve düşünce bozukluğu artmaktadır. Üç kez, halkı uygunsuz teşhir ve sokak köşelerinde vaaz vererek rahatsız etmekten tutuklanmıştır. Ancak ilaç kullandığı dönemlerde görünümü daha düzgün olmakta ve konuşması daha kolay anlaşılmaktadır.

Bay D. birbirine iyice kaynaşmış, suça tahrik eden, tartışmacı, beş çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğudur. Annesi iki kez varsanılar ve perseküsyon sanrılan nedeniyle hastaneye yatınlmıştır, ancak şu anda ilaç tedavisi altında ve işlevsel olarak iyi durumdadır. Çocuğu için neyin iyi olduğunu doktorlardan daha iyi bildiğine inanmaktadır, diğer çocuklan ailenin yaşadığı evden ayrılmışlar, Bayan A. "kalan tek çocuğum" dediği oğluna daha bağımlı hale gelmiştir. Bay D. annesinin gösterdiği aşın özene sinirlenmekte ve bundan kaçınmaktadır. Ancak bunlar gerçekleşmediği zaman kızmaktadır.

Bay D. zamanının çoğunu evde yoga yaparak, Jung'un arketipleri ve sosyal baskı hakkında okuyarak geçirmektedir. Tüm gün uyumakta ve gecenin çoğunu uyanık geçirmektedir. Hastaneye yatırıldığı dönemler dışında aile çevresinin dı- şındakilerle seyrek olarak konuşmaktadır. Özellikle gündüz dışarıya çıkmaktan korkmaktadır, çünkü sokaktaki yabancıların onun hakkında konuştuklarını ve fikirlerini ve hareketlerinin kontrol edebildiklerine inanmaktadır. Düşünce komutlarının aktarılmasının güneş eneıjisine gereksinim duyduğunu ve gece daha güvende olacağını düşünmektedir, ayrıca "sağ-yanlısı, neo-Nazi" bir grubun, sekizde bir Yahudi olduğu söylentisini yayarak, ününe zarar vermeye çalıştığına inanmaktadır.

Alışıldığı gibi, Bay D. yatışı süresince antipsikotik tedavisine iyi yanıt vermiştir. Sanrılan daha düşük şiddette sürmektedir, tartışılarak bunlardan bir miktar uzaklaşması sağlanabilmektedir. Personelle, yatırıldığı güne göre daha az şüphecilikle ve daha anlaşılır şekilde konuşabilmektedir; hareketleri artık belirgin düzeyde garip değildir. Taburcu edilmeye hazır gözükmektedir.

Bay D.'nin annesi oğlunun odasını yeniden boyatmıştır ve geri gelmesini dört gözle beklemektedir. Bay D.'nin terapisti dikkatini ilaçları kullanmaya karşı direnci ve bunun tedavisi ve hayatına olan kötü etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bay D. bu davranışı hakkında, eskiden olduğunda daha içgörülü görünmektedir. Tedaviye uyumundaki sorun yüzünden, terapist Bay D.'ye ağızdan aldığı ilaçların depo enjeksiyon formlarını önermiş, kendisi de bunu kabul etmiştir. Annesinin işbirliğini sağlamaya yönelik çabalar yeterli düzeyde başarılı olmamıştır.

Şizofreni İçin Ayırıcı Tanı Kılavuzu
Şizofreni tanısı hastalığın kronik ve klasik tiplerinin görüldüğü kişilerde çok belirgindir. Ancak erken dönemde ise tanı konulması güçtür. Psikotik belirtilerle giden ilk atağını geçirmiş genç bireylerde Şizofreni tanısı konulmadan önce Madde Kullanımına İlişkin Psikotik Bozukluk, Psikotik Özellikli Duygudurum Bozukluğu ve bu bölümde ele alman diğer Psikotik Bozukluklar dışlanmalıdır. Yaşlı bir kişide İlk kez görülen psikotik belirtiler bazen Geç-başlangıçlı Şizofreni'ye İşaret etse de, demans, deliryum, Genel Tıbbi Duruma Bağlı Psikotik Bozukluk, ilaç yan etkileri, Psikotik Özellikli Duygudurum Bozukluğu ya da Sanrılı Bozukluk'a bağlı olması daha olasıdır.

Şizofreniyi Şizoaffektif Bozukluk'tan ve Psikotik Özellikli Duygudurum Bozukluğu'ndan ayırt etmek güçtür. DSM-IV-TR'dekİ Şizofreni tanımlaması geniş değildir. Psikotik belirtiler sadece bir duygudurum epizodu sırasında görülürse, tanı Şizofreni ya da Şizoaffektif Bozukluk değil, Psikotik Özellikli Duygudurum Bozukluğu'dur. Aşağıda daha ayrıntılı tartışılacağı gibi, eğer psikotik belirtiler bir duygudurum epizodu ile eşzamanlı olarak ve en az 2 hafta duygudurum epizodunun yokluğunda sürer ve duygudurum belirtileri hastalığın toplam süresinin Önemli bir bölümünde görülürse, tanı Şizoaffektif Bozukluk olur. Bayan A.'nın tanısı Psikotik Özellikli Duygudurum Bozukluğu değildir, çünkü psikotik belirtiler, duygudurum bozukluğunun hem varlığında hem de yokluğunda görülmektedir. Onun tanısı Şizoaffektif Bozukluk değil Şizofreni'dir, çünkü duygudurum belirtileri varolmasına karşın, hastalığın önemli bir bölümünde görülmemektedir. Şizofreninin tipik ortaya çıkış hali erkek ve kadınlarda, Şizofreni ve Şizoaffektif Bozukluk ayrımını güçleştirecek kadar farklıdır. Kadınlarda Şizofreninin nispeten daha geç (erken 20'li yaşlar yerine geç 20'li yaşlarda) ortaya çıkması, daha belirgin duygudurum belirtileri taşıması ve daha olumlu sonlanması olasıdır.

Depressif belirtiler şizofreniye sıklıkla eşlik eder ve tedaviyi önemli şekilde etkiler. Şizofrenili bireylerde intihar oram yüksektir (yaşam boyu risk: % 10-20). Eğer depressif belirtiler ayrı bir klinik değerlendirmeye yönlendirmiyorsa ve Majör Depressif Epizod ölçütlerine uymuyorsa bunlar için ayrı bir tanı konulması gerekli değildir. Şizofreninin postpsikotik depresyonu için DSM-IV'e ayn bir sınıflandırma getirilmesi önerilmiştir, çünkü depressif belirtiler aktif-evre belirtilerinin gerilemesinden sonraki dönemde önemli bir sorundur. Bu önerilen tam, sadece Şizofreni'nin rezidüel evresinde olmak üzere, Majör Depressif Epizod ölçütlerinin karşılanmasını gerektirmektedir. Bu, DSM-IV'te resmi bir kategori olarak kabul edilmemiş ve daha fazla verinin toplanması karalaştırılmıştır. Ancak DSM-IV'ün eklerinden birinde bu tanıya ilişkin bir ileri çalışma ölçüt seti yer almıştır. DSM-IV'te (ve DSM-IV-TR'de) bu duruma ilişkin resmi tanısal madde Başka Türlü Adlandırılamayan Depressif Bozukluk'tur. Antidepresan tedavinin Şizofreni ile ilişkili depressif bulguların iyileştirilmesinde faydalı olabilmesine karşın, en azından bazı bireylerde pozitif belirtilere olumsuz etki yapabileceği endişesi vardır.

Nöropsikolojik kusurlara şizofrenili hastalarda sürekli rastlanır. Şizofrenili hastalarda bellek, psikomotor yetiler, dikkat ve yoğunlaşma (konsantrasyon) sorunlarını içeren bir çok bilişsel kayıp görülebilir. Şizofreni ile ilgili bilişsel sorunlara yönelik araştırmalara İlgi, Özellikle bu sorunların ciddiyetinin sosyal ve mesleki seyir hakkındaki kısmen güçlü belirleyiciliğine işaret eden sonuçlar nedeniyle, son yıllarda giderek artmaktadır.

Bayan A ve Bay D.'nin belirtileri uzun yıllardır az çok, sürekli olarak mevcuttur. Bu şekilde Şizofreniform bozukluk tanısı dışlanmaktadır, çünkü bu bozuklukta belirtiler 6 aydan daha kısa sürelidir. Garip (bizarre) sanrılarının yanında, her ikisinde de belirgin İşitsel varsanılar ve negatif belirtiler vardır; bu şekilde Sanrılı Bozukluk tanısı dışlanmaktadır.

Adölesanlarda ve erişkinlerde Rezidüel Tip Şizofreni'yi Otistik Bozukluk ya da Asperger Bozukluğu gibi bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk'tan ayırt etmek zor olabilir. Bu ayrımı tam olarak yapabilmek için, hekim, genellikle hasta yakınlarından eksiksiz bir öykü almalı ve belirtilerin başlangıcının, Yaygın Gelişimsel Bozukluk tanısına işaret edecek şekilde, bebeklik ya da küçük çocukluk dönemine denk gelip gelmediğini belirlemelidir. Yaygın Gelişimsel Bozukluk'u olan hastalarda genellikle belirgin varsanılar ya da sanrılar olmaz. Eğer bunlar daha sonra ortaya çıkar ve hastalığın belirgin bir öğesi haline gelirse (Yaygın Gelişimsel Bozukluk ve Şizofreni olarak) iki ayrı tanı konulabilir.

Şizofreninin Alttipleri
DSM-IV ve DSM-IV-TR'deki Şizofreni tiplendirmesi klinik yaklaşımda hastalığın ortaya çıkışındaki değişkenliği göstermeyi amaçlamaktadır. Bu tiplendirme sistemi hastalığın son epizodundaki belirtileri kapsamaktadır ve her hangi bir dönemde birden fazla alttipin bir arada olamayacağı şekilde tanısal bir hiyerarşi içinde düzenlenmiştir.

Şizofreni tiplendirmesinin algoritması karmaşıktır. Hiyerarşinin tepesinde Katatonik Tip yer almaktadır. Bu tanı, katatoni belirtileri görüldüğünde, diğer özelliklere bakılmaksızın konulmaktadır.

Bir sonraki sırada Dezorganize Tip bulunmaktadır. Dezorganize Tip Şizofreni tanısının konulabilmesi için. dezorganize konuşma, dezorganize davranış ve künt ya da uygunsuz duygulanım özelliklerinin üçünün birden bulunması gerekmektedir.

Algoritmada sonraki sırayı Paranoid Tip almaktadır. Bayan A.'nın durumunu en iyi tanımlayan bu tipte belirgin sanrıların ve varsanılann bulunması ve katatonik belirtilerin, künt duygulanımın ve dezorganize davranışların varlığının dışlanmış olması gerekmektedir. Şizofreninin paranoid alttipi Sannlı Bozukluk'a benzer ve sadece varsanılann ya da garip (bizar) sanrıların ve (genellikle) sosyal ve mesleki İşlevsellikteki daha belirgin bozulma ile ayırt edilir.

Şizofreninin yalm tipleri görülse de, bireyler genellikle belirtilerin, bu tablolardan birine oturmayan birliktelikleriyle gelirler. Bay D.'nin durumu buna uymaktadır. Buradaki belirtiler Şizofreni Ölçütleri ile uyuşan, ancak özgün alttiplerinden biri ile örtüşmeyen durumlar İçin kullanılan Şizofreni, Farklılaşmamış Tip tamsı şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bay D.'nin herhangi bir katatonik belirtisi yoktur, bu yüzden tanı katatonik alttipe uymamaktadır. Paranoid sanrılan olmasına karşın durumu paranoid tip İle uyuşmamaktadır, çünkü hastanın, paranoid tipte dışlanmış olması gereken, belirgin dezorganize davramş ve künt duygulanımı vardır. Ancak dezorganize davranış ve künt duygulanımı olmasına karşın, dezorganize konuşması belirgin olmadığından, Bay D.'nin belirtileri Dezorganize Tip tamsı için yeterli görünmemektedir. Dezorganize Tip tanısı için dezorganize konuşma ve davranış ile künt duygulanımın birlikte bulunması gerekmektedir.

Şizofrenide Tedavinin Düzenlenmesi
Şizofreni tedavisi psiko-eğitim, sürekli ilaç uygulaması, rehabilitasyon ve bireye günlük etkinliklerindeki başarısını artırması ve sosyal yetiler kazanmasında yardımcı olacak destek tedavisini kapsamalıdır.