Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travma sonrası stres bozukluğu tanımıyla 16 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Körfez depreminin ardından tanıştık. Toplumun büyük kesiminde travma sonrası stres bozukluğunun belirtileri ortaya çıkmıştı. İlkbahardan itibaren artan terör olayları ile birlikte, yeniden şiddetin burcuna girdik.

Travma Sonrası Stres bozukluğu trafik ve uçak kazaları, deprem, sel gibi doğal afetler, ağır dayak, işkence altında kalmak, zorla ırzına geçilmek, terörist elinde rehin tutulmak, savaşta uzun süre siperde ya da bombardıman altında kalmak gibi herkes için ağır stres sayılacak durumlarda ortaya çıkan bir bozukluktur. Çoğu kez travmatik olaydan birkaç saat, birkaç gün, daha seyrek olarak da birkaç ay sonra ortaya çıkar.
Aidiyet duygusuyla içinde yaşadığımız toplum ve ortama, beklenmedik, yok etme ya da zarar verme amaçlı yapıldığı açık olan her tür saldırı sonrasında, Travma Sonrası Stres bozukluğu tetiklenebilir.
Arka arkaya gerçekleşen patlamalar, ölümler, yaralanmalar, acılar bizi derinden sarsar.

Evimizden dışarı çıkmaya korkabiliriz. Rahatlıkla yürüdüğümüz yollarda artık tetikte ve stres içinde yürür, eve dönüp dönemeyeceğimizi, döndüğümüzde sevdiklerimizi bulup bulamayacağımızı düşünürüz. Hiç aklımıza gelmeyecek birçok sıkıntılı ya da trajik olasılığın gündelik yaşamımızı ele geçirdiği bu dönemde, iç dünyamız yerinden oynar. Tatil alışverişi yapmak ya da yeni ürünleri görmek için iş merkezlerine gitmekten korkarız, trafikteki tıkanmalarda aklımıza gelen birçok kötü olasılık nedeniyle kan basıncımız artar, sıkıntı yaşantısından bir türlü kurtulamayız. Bazı toplumlarda terör karşısında bilinçli bir yaklaşım ön plana çıkmaktadır.

Örneğin medyanın yaklaşımı çok önemlidir. Terörün hedeflediği korkunun yanı sıra ayrılıkçı bir takım duyguların hortlamasını da önlemek gerekir. Medya, böyle dönemlerde, toplumun soğukkanlılığını yitirmemesi ve olaylarla baş edebilme stratejilerinin geliştirilebilmesi için üzerine düşeni yapmalıdır. Diğer yandan korkunun ve sinmenin önüne de geçilmelidir. Bu amaçla da toplumun ortak değerlerine ve kimi zaman bin yıllık bir kültürün kodlarında gizli birlikte yaşama ve üretme, paylaşma davranışlarına vurguların artırılması gerekir. Varoluşunu sadece bir saldırı ile yaşadığı korku ve sinme anına endeksli olarak algılamayan bir toplumda terör hiçbir hedefine ulaşamaz.

Şiddetin kanıksanmaması
Şiddet davranışının söylem düzeyinde kanıksandığı toplumlarda, gerçek şiddet ile söylemde içselleşen şiddet arasında bir uçurum açılıyor. Bu uçurum sonunda, gerçek bir şiddet olayına tanık olan ya da bu şiddete uğrayan insanların yaşadıkları travma, toplumun genel kanıksayıcı tavrını sürdürmesi nedeniyle de katmerleşe biliyor.

Bir travma mağdurunun, ayrıksı konumuyla diğer insanlar arasında yaşayacağı sıkıntılar, salt bir ruhsal bozukluk ve tedavisi olarak tanımlanamayacak toplumsal bir probleme de işaret ediyor. Travma Sonrası Stres bozukluğu, bir yandan bireysel bazda tanılanıp tedavi edilmesi gereken bir hastalık olmakla birlikte, diğer boyutuyla toplumsal sağlık bilinci geliştirilmesi bağlamında ele alınması gereken bir gündem maddesi de oluşturuyor.
Sağlıklı toplum aynı zamanda sağlıklı tartışan, sağlıklı algılayan, empati kurabilen, sağlıklı tartışma süreçlerinin sonunda aldığı kararları toplum sorumluluğunu hissederek uygulayabilen bireylerden oluşur.

Terör konusunda kamuoyuna yönelik bilgilendirme materyali
Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Tabipleri Birliği ve Türk Psikologlar derneği, 23 Mayıs’ta bir bildiri yayınlayarak Ankar a’da yaşanan terör eylemi sonrası ruh sağlığı odaklı bir açıklama yaptılar. Açıklamayı Türkiye Psikiyatri Derneği MYK Adına Başkan Dr. Şahika Yüksel, Türk Tabipleri Birliği MK Adına Başkan Dr. Gencay Gürsoy, Türk Psikologlar Derneği GYK Adına Başkan Psk. Dr. Gonca Soygü imzaladılar. Bu bildiriyi dikkatinize sunuyoruz:
“Türkiye, çok ciddi bir şiddet ortamı ve savaşlar ile sarıldığı bu dönemde, Ankara’da vatandaşlarımıza doğrudan yöneltil en bir şiddet eylemi ile bir kez daha derinden sarsılmıştır. Çok sayıda insanın ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan ve büyük bir üzüntü ile karşıladığımız bu saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralılara ve yakınlarına acil şifalar diliyoruz.
Toplumu sindirmeye, insanı ve insani değ erleri yok etmeye yönelik şiddetin sorumlularının kısa sürede saptanıp yargıya intikali kamu vicdanını rahatlatacak, insanlarımızın ruh sağlığının korunmasına katkıda bulunacaktır. Bu üzücü süreçte kamuoyunun bilgi alma hakkı özenle korunmalı, ancak ruh sağlığını olumsuz etkilediğinden dehşet verici görüntülerin tekrar tekrar yayımlanmasından kaçınılmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Psikologlar Derneği olar ak bu saldırıyı kınadığımızı bildirir, saldırıdan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen tüm Ankaralıların bu saldırının etkileriyle baş edebilmesini sağlamak için hazırladığımız bilgilendirme materyalini basınımıza ve kamuoyuna sunarız.

Saldırı sonrası için uyarılar
Dün Ankara’da gerçekleştirilen terör eyleminden sonra, gerek saldırıya doğrudan maruz kalanlar ve yakınları, gerekse saldırıya doğrudan tanık olanlar, ruhsal olar ak doğrudan ve şiddetle etkileneceklerdir. Öte yandan, bu tür saldırıların ruhsal etkileri, konuyla ilgili haberler, görüntüler ve yorumları TV, radyo ya da gazetelerden izleyenler üzerinde de ortaya çıkabilir. Ruh sağlığı ile ilgili alanlarda bu tür etkilere ruhsal travma adı verilir. Aşağıda, böyle bir olay yaşandığında ya da olay a tanık olunduğunda ruhsal travmanın oluşup oluşmadığına ve yapılması gerekenlere ilişkin kısa bilgi sunulmaktadır; Travmanın getirdiği her türlü zedeleyici etmeni yaşadınız. Şimdi bir yandan yaşam normale dönmeye başlarken, sizin de ruhsal açıdan bunlardan az ya da çok etkilenmeniz doğaldır. Bunları yalnızca siz değil olay bölgesindeki herkes yaşadı. Herkes korktu. Yaşanan, sıradan bir korkudan çok bir dehşet duygusuydu. Çoğu insan sizin gibi çaresizdi.
Travmanın hemen ardından şunları yaşamış olabilirsiniz:
Kendini aşırı korkmuş, ne yaptığım bilmez halde hissetme, duygularını hissedememe, tepki ver ememe, bulunduğu ortamı ya da durumu tam algılayamama, otomatik hareket etme.

Yakınlarınızı yitirdiğinizi gördüğünüzde ya da öğrendiğinizde şunları yaşamış olabilirsiniz:
Yakınlarınızın kaybına ani ve şiddetli tepki gösterme, hiç tepki göstermeden donakalma, ağlayamama, üzüntüsünü hissedememe ya da ifade edememe. Yakınlarının öldüğünü kabul etmeme, inkar etme.
Travmanın üstünden bir haftadan çok zaman geçmiş olduğu halde hala aşağıdaki yakınmalarınız olabilir:
• Aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme
• Şok, duygularınızı hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama
• Travma olayını sürekli yaşamak: Travma anlarını tekrar tekrar hatırlayabilir, yaşananlarla ilgili rüyalar görebilir, olay sanki yeniden oluyormuş gibi hissedebilirsiniz.
• Travma olayını hatırlatan yerlerden ya da durumlardan kaçınmak: Olayı hatırlayamayabilir, travmanın olduğu eve giremeyebilir, insanlardan uzaklaşabil ir, olayla ilgili konuşmayı istemeyebilirsiniz.
• Aşırı gerginlik belirtileri (uykusuzluk, sinirlilik, çabuk irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk) ortaya çıkabilir.
• Geleceğinizin kalmadığı duygusuna kapılabilirsiniz.
•Yakınlarınızın ölmesi ile ilgili olarak kendinizi suçlu hissedebilirsiniz.

Travma Sonrası Stres bozukluğu yaşayan hastaların tedavisinde öncelikle hastanın bunaltısını yatıştırmak ve uykusunu düzene sokmak gerekir. Kısa süreli olmak koşulu ile bunaltı giderici ilaçlar kullanılabilir. Hastayı rahatlatacak, gevşetecek, korku ve endişelerini azaltacak psikoterapötik yaklaşım zorunludur. Hastada organik bir engel yoksa en kısa zamanda işine veya başka uğraşlara yönelmesinin yararları büyüktür ve bu, hastaya açıkça belirtilmelidir. Kronikleşme eğilimi gösteren dirençli hastalarda uzun süre psikoterapi gerekli olabilir.

• Yakınlarınızın ölmesi ile ilgili olarak kendinizi suçlu hissedebilirsiniz.

Kendinize yardımcı olmak için neler yapabilirsiniz?
• Erişkin veya çocuk, haber alma gereksin imini karşılayacak olandan daha uzun süreler boyunca TV’deki dehşet görüntülerini izlemekten kaçının.
• Kötü olasılıklar üzerine düşünmekten ya da abartılı senaryolar kurmaktan kaçının.
• Gerçeklere dayanan, gerçekçi önlemler almak aynı zamanda ruh sağlığınız da koruyacaktır.
• Yaşadığınız olayı konuşmaktan kaçınmayın.
• Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın.
• Bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerinizi çevrenizdekiler ile paylaşın.
• Yaşamın anlamını düşünün ve geleceğe yönelik planlar yapmaya çalışın.
Yaşadıklarınız karşısında kendinizi çaresiz, hiçbir şey yapamayacak durumda hissedebilirsiniz. Travma yaşamış kişilerde tüm bu belirtilerin görülmesi normaldir, doğaldır.
Ancak bu yakınmalar şiddetliyse, azalmıyorsa, yaşamınızı güçleştiriyorsa, baş etmede zorlanıyorsanız, bir haftadan uzun zaman sürüyorsa bölgenizde size yardımcı olmaya hazır ruh sağlığı uzmanlarına ya da ruh sağlığı uzmanı bulunan sağlık merkezlerine başvurmalısınız.
Travma sonrası çocuklarımız neler yaşayabilir?
• Aşırı korku, çaresizlik hissedebilir.
• Çevresinde olup bitenleri algılayamayabilir.
• Konuşmama ya da duygusal tepkilerinde azalma, donukluk, dalgınlık gözlenebilir. Bunun tam tersine, olaya ilgisiz davranma, oyun oynama, şarkı söyleme gibi davranışlar görülebilir. Çocuklar için her iki tür tepki de olası ve doğaldır.
• Travma sırasında ve sonrasında olanları hatırlamayabilir.
• Travma anını sanki yeniden yaşıyor gibi olabilir (korkma, bağırma, titreme, çarpıntı).

• Yalnız kalmaktan, kapalı yerlerden, karanlıktan korkabilir.
• Uykusuzluk, korkulu rüyalar görme, ani seslerden irkilme olabilir.
• Yaşından küçük bir çocukmuş gibi davranabilir (anne babadan ayrılamama, altını ıslatma, ısrarcılık ve inatçılık.)
• Bulantı, karın ve baş ağrısı, sık tuvalet e gitme, iştahsızlık görülebilir.
Çocuğunuza yardımcı olmak için neler yapabilirsiniz?
• Çocuklarınıza yardımcı olabilmenizin ilk koşulu sizin, duruma hakim, sakin, güven verici, tutarlı bir tutum içinde olmanızdır.
• Çocuklarınızı yanınızdan uzaklaştırmayın, beslenme, barınma, ilgi gereksinimlerini doğrudan siz karşılayın.
• Çocuklarınızın sizin yakınlığınıza her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu unutmayın (bedensel yakınlığı, elini tutmayı, sarılmayı ihmal etmeyin).
• Öte yandan bu yakınlığınızı aşırı bir kor uyuculuğa dönüştürmeden sürdürmelisiniz. Çocuklarınıza yaşlarına uygun ve yapabilecekleri işler, sorumluluklar vermenizin onların yararına olduğunu akılda tutun.
• Travma sırasında ve sonrasında yaşadıklarını anlatması yönünde ona destek verin anlatmaya yüreklendirin.
• Korku, kızgınlık gibi duygularını ifade etmelerine izin verin hatta yüreklendirin, ağlamalarını önlemeyin, tekrarlayan sorularına yanıt verin.
•Yaşadıklarının son derece doğal olduğun u, bir hastalık olmadığını anlatın.
• Çocuklarınızı rahatlatmak için “geçti” ya da “bir şey olmaz” demek yerine olası travmalarda yapması gerekenler konusunda bilgi verin.
• Çocuklarınızın yanında travma ile ilgili konuları konuşmaktan kaçınmayın. Çocukları travma dan ya da sıkıntıdan korumak için olanları gizlemek doğru değildir. Çocukların da neler olduğunu bilme ve anlamaya gereksinimleri vardır. Anlatırken onların anlama düzeylerine uygun bir ifade kullanmanızda yarar vardır.
• Çok fazla etkilenen, davranış değişiklikleri azalmayıp süren ya da gittikçe artan çocuklarınızı en yakın ruh sağlığı uzmanına, mümkünse çocuk ruh sağlığı uzmanına götürün.