Kişilik Bozuklukları

Kişilik kavramı, bireyin kendine özgü olan başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini içerir. Bu özellikler bireyin bilişsel (cognitive) değerlendirmelerine dayanarak iç ve dış dünya ya uyum için geliştirmiş olduğu duyuş, düşünüş ve davranış örüntülerini içerir. Bu örüntüler, belli durumlarda belli duygusal tepki gösterebilme yetileri, engellenme ve çatışmalar karşısında yerleşmiş baş etme (coping) biçimleri ve savunma düzenekleridir.

Psikanalitik yayınlarda sıklıkla kişilik ve karakter deyimleri eş anlamda kullanılmaktadır.

Kişilik ve kimlik kavramlarının sıklıkla birbirine karıştırıldığını görüyorum. Kişilik bireye özgü, kalıcı özellikler tanımlar, bireyin “nasıl bir kişi” olduğunu betimler kimlik ise bireyin kişisel, mesleksel toplumsal konumunu, yani bireyin “kim” olduğunu belirler. Kimlik duygusu bireyin öz benliğinde aynılık, süreklilik taşıyan , “ben kimim” sorusuna karşı bütün yanıtları içeren bir bilişsel duygusal algılayıştır.

Kişiliğin Oluşumu:

a) Doğum öncesi, doğum sonrası ve çocukluk çağındaki fiziksel, ruhsal koşullar,

b) Olgunlaşma (maturation), öğrenme ve toplumsallaşama etkenleriyle biçimlenir

Bu biçimleniş çocukluk çağında bile az çok belli olur. Giderek yerleşmiş bir kişilik yapısı oluşur “Kişilik Gelişimi” bölümüne bakınız

KİŞİLİK TÜRLERİ

Çok eski çağlardan beri insan kişiliğine tanımlama ve sınıflandırma çabaları olmuştur.Örneğin; “Hipokrat ve sonra Galenos kanlı ( sanguine ), sarı safralı (choleric), kara safralı( melancholic) ve balgamlı (phlegmatic) kişilikler tanımlamış ve bir çok hastalıkların bu salgıların aşırılılığından olduğunu ileri sürmüşlerdi. Bu tipoloji yüzlerce yıl kullanılmıştır 19 yy.’da beden yapıları ve kişilik türleri üzerinde birçok kuram ortaya atılmıştır 20.yy’da da kişiliği psikolojik açıdan ele alan kuramlar geliştirilmiştir.

Örneğin; Kretschmer belli beden tiplerine uyan kişilik türleri tanımlamıştır.

Atletik tip-normal kişilik, piknik tip siklotimik kişilik, astenik tip-şizoid kişilik ve displastik tip. Kretschmerin bu tipoloji tarihe karışmış gibidir. Kretschmerden sonra, daha çok antropometrik ölçümlere dayanarak Sheldon:

a) Endomorfik, iç organların egemen olduğu,

b) Mesomorfik, kas-iskelet dizgesinin egemen olduğu,

c) Ektomorfik, sinir dizgesinin egemen olduğu beden tiplerini,

ve bunlara uyan;

a) Visetoronik, daha çok dışa-dönük, neşeli, yemeyi seven ( Kretschmer’in piknik ya da siklotimik tipine benzer)

b) Somatotonik , daha çok atletik, atılgan ve hareketli (Kretschmer’in atletik tipine benzer);

c) Serebrotonik, daha çok astenik ve zihinsel yönden gelişmiş Kretschmer’in astenik tipine benzer)

kişilik türleri tanımlamıştır.

Beden yapısı ile kişilik yapısı arasında kesin bir bağ kanıtlanmamıştır.

Psikolojik açıdan kişilik tipleri en başta psikoanalitik çalışmalara konu olmuştur. Çocukluk çağında belirli psikoseksüel gelişme dönemlerinde saplanma ( fixation) sonucu oluşan kişilik özellikleri

a) Oral

b) Anal

c) Genital kişilik türleri; altında sınıflandırılmıştır.

Jung, yapıları tanımlamıştır. extrovert kişi, algı, düşünce, duygu ve davranışları ile daha çok dış uyaranlara bağımlı; introvert kişi ise öznel iç uyaranlara bağımlıdır. Extrovert kişiliğin anormal derecesi siklotimik, introvert kişiliğin ise şizoid kişiliklerdir. Açğdaş psikiyatride artık kişilik tanımlamaları ve sınıflandırılması daha çok gözlemlenebilen davranışlara göre yapılmaktadır.

Artık bütün dünyada oldukça yaygın kullanılmakta olan ICD ya da DSM dizgeleri böyle beden yapıları ve kişilik türleri tanımlamamaktadır.

KİŞİLK BOZUKLUĞUNUN TANIMI

Kişilik bozukluğunun tam geçerli bir tanımını yapmak güçtür. Psikiyatride tanı tartışmasına en çok yol açan sorun kişilik bozukluklarıdır.

Bilinen ruhsal bozuklukların (psikoz, nevrozlar, organik ruhsal bozukluklar) dışında kalan ve uzun süreli uyum bozuklukları gösteren kişilerin her toplumda sık görüldüğü gerçektir. Bunların tanımlanmasında, sınıflandırmasını yapmak, sağaltım yollarını araştırmak psikiyatrinin işidir. Kişilik bozukluğu tanısında önemli sorunlardan biri kişilik yapısı ile kişilik bozukluğunun karıştırılmasıdır.

Örneğin, içe kapanık, az konuşan, toplumsal açıdan çekinik, az arkadaşı olan daha çok laboratuarında çalışan bir bilim adamı için şizoid kişilik gösterdiği söylenebilir. Fakat bu özellikler şizoid kişilik bozukluğu tanısı için yeterli olmayabilir. Burada özelliklerin ağırlık derecesinin önemi açıktır. Kişilik bozukluğunu tanısını koyabilmek için her şeyden önce bireyin toplumsal uyumunda, düzenli iş tutabilmesinde, ilişkilerinde süreklilik sağlayabilmesinde önemli bozuklukların oldukça değişmeyen bir biçimde uzun süre bulunması gerekir.

Kişilik Bozukluğunda Sık Görünen Ortak Özellikler:

  • Benliğe yerleşmiş olan davranış örüntülerinin uyum amacı ile esneklik göstermeden sürdürülmesi; örneğin yapılan yanlışlıkların yinelenmesi ders alınmaması.
  • Belli bir toplum içinde uyumlu sayılabilmek için geçerli ölçülerden sapması, toluma aykırı davranışlar gösterebilmesi.
  • Çocukluktan ya da ilk ergenlik çağından beri süre gelmesi
  • Toplum içinde, iş yaşamında belirgin bozulmaya yol açması
  • Genellikle benliğe uyumlu ( ego-syntonic), yani benimsenmiş olması ve değiştirilmek istenmemesi; bazen de benlikçe benimsenmemiş, benliğe-yabancı(ego-dystonic) olsa bile değiştirilememesi
  • Genel olarak çevre ile çatışma ve sürtüşmeye çalışması; kendisini çevreye değil çevresini kendisine uydurmaya çalışması( alloplastik uyum)
  • Kişinin bilişsel yetilerinde, temel duygulanım ve düşünce yapısında belirgin bozukluk olmaması

Kişilik bozukluğunun yanı sıra başka psikiyatrik bozukluklar birlikte bulunabilir.

Bu tür olgularda asıl tanı ( 1. Eksen tanısı) geçirilen rahatsızlığın tanısıdır örneğin, saplantılı-zorlantılı kişilik bozukluğu ( anankastik kişilik) olan bir hastadan çökkünlük varsa 1.eksen tanısı “çökkünlük”, 2.eksen tanısı saplantılı-zorlantılı kişiliktir.

KİŞİLİĞİN MUAYENESİ

Psikiyatrik görüşme sırasında kişinin muayenesi için özgül sorular ve yöntem yoktur. Öykü alırken hastanın genel yaşam biçimi, yaşam olaylarına karşı tutumları, değer yargıları öğrenilmeye çalışılır.

Görüşmeler sırasında şu belirtilerde karşılaşınca kişilik bozukluğu tanısı düşünülmelidir.

  • Hastanın sorunları olduğunda kendi davranışlarını haklı çıkarmaya çalışması, daha çok çevreyi suçlaması, sorunun kendisinden değil çevreden geldiğini ilişkin açıklamalarda direnmesi.
  • Kendi davranışlarından fazla yakınmaması ( benliğe uyumluluk), değişmek için bir çabanın olmaması, tersine çevreyi değiştirmeye çalışan anlatımlar. Örneğin; ileri derecede yalnız ve eylemsiz bir gencin, bu durumdan yakınamaması ve ailesince hekime getirilmesini gereksiz görmesi
  • Çevre ile çatışmaya ve sürtüşmeye sık girmesi.
  • İçine girdiği güç durumlardan ders almaması ve aynı davranışları yinelemesi.
  • Sorumluluktan kaçması, yakayı kurtarmayı bilmesi.
  • Anti-sosyal davranışlar gösterdiğinde suçluluk duygusunun olmayışı.
  • Alkol ve başka maddelere karşı düşkünlük
  • Hastanın ses tonu, yüz anlatımları, duruşu da önemli ipuçları veriri. Örneğin, histrionik kişilik de abartılmış, dramatik ses tonu ve davranışlar; şizoid kişilikteki göz göze gelememe; obsesif kişilikteki ayrıntıcılık ve noktası noktasına anlatma eğilimi; paranoid kişilikteki gururlu duruş ve çevresel, savunucu konuşma biçimi; anti-sosyal kişilikteki çevreyi suçlama eğilimi görüşme sırasında gözlenebilen özelliklerdir.

Psikiyatrik görüşme dışında aileden edinilen bilgiler ile projektif testler, sorulukları ( Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri-MMPI ), ICD-10 ya da DSM-IV’ e göre tanı ölçütlerini değerlendirmeye yarayan yapılandırılmış görüşme çizelgeleri tanı koymak için kullanılan önemli araçlardır.

SIKLIK VE YAYGINLIK

Kişilik bozukluğunda sıklık ve yaygınlık oranları toplumdan topluma ve bir toplum içinde değişik kesimlere göre değişiklikler gösterir. Ayrıca toplumu tarayarak yapılan araştırmalarda kişilik bozukluğu tanısını koyabilmek önemli bir sorundur ve güvenirliği düşüktür.

Yaygınlık oranını saptamak bakımından bir başka güçlük kaynağı da kişilik bozukluklarının çoğunda sıklıkla 1. Eksen tanısına ilişkin rahatsızlıklar da bulunmaktadır. Örneğin; çökkünlükler, alkolizm, başka nörotik bozukluklar vb. Hastalar uzun süre izlenmeyince, altta yatan kişilik bozukluğunu değerlendirmek çok güç olabilir.

Anti-sosyal kişilik bozukluğu geleneksel yaşam biçimini koruyan kırsal bölgelere göre kentlerde daha yüksek oranda karşılaşıldığı sanılmaktadır. Sanayileşmiş kentleşmiş toplum içinde sosyo-kültürel ekonomik düzeyi düşük, hızla değişen, töre ve gelenekleri çürük ya da sarsılmış, Durkheim deyimi ile anomik toplum kesimlerinde daha sık görülür. Gelişmiş Sanayileşmiş toplumlarda yapılan araştırmalarda kişilik bozukluklarının yaygınlık oranları % 5-20 arasında değişmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla en az 4-5 kat daha fazladır. Gelişmekte olan ülkelerin çok hızlı sosyo-kültürel değişimlere ve çalkantılara uğrayan kesimlerinde de yaygınlık oranının yüksek olması beklenebilir.

Anti-sosyal olmayan kişilik bozukluklarının özgül oranlarını belirtmek daha güçtür. Örneğin, DSM IV narsistik kişilik bozukluğunda, klinik olgularda görülme yaygınlığı için % 2-16, genel nüfusta % 1 anti-sosyal kişilik bozukluğu için genel nüfusta erkeklerde % 3, kadınlarda % 1, paranoid kişilik bozukluğu için nüfusta % 0,5-2,5 psikiyatride yatan hastalarda % 10-30 ayaktan gelenlerde % 2-10 gibi oranlar vermektedir. Görülüyor ki verilen oranlar çok değişiktir ve bunlar genellikle araştırmaların yöntemine bağlı ayrılıklardır. Genel olarak diyebiliriz ki toplum içinde kişilik bozukluklarını saptamak zor bile olsa, değişik hastalıklar psikiyatriye gelenler arasında kişilik bozukluğu oranı yüksektir. Hastaların incelenmesinde kişilik bozukluğu olup olmadığını saptamak özellikle sağaltım açısından son derece önemlidir.

AYRICI TANI

A) Psikonevrozlar: Kişilik bozukluğu olanlarda bunaltı, çökkünlük somatik yakınmalar saplantılı düşünceler (obsesyon) ve başka nevrotik belirtiler görülebilir. En önemli ayırım kişilik bozukluğunda kişinin kendisinden değil çevresinden yakınması; kendisinin çevreye uyması değil çevrenin kendisine uyması beklentisi olmasıdır. (alloplastik uyum )

Nevrotiklerde kendilerinden yakınırlar ve rahatsızlıktan kurtulmak isterler (otoplastik uyum)

Nevrotik bir belirti eğer benliğe yerleşmiş ve benliğe uyumlu (ego – systonıc) olmuşsa, yani kişi bu belirtiyi yenmek, iyileştirmek yerine çevresindekilerin bu belirtiyi kabullenmesini, buna uyum yapmasını bekliyorsa ve belirtiden yakınmıyorsa bu durum artık bir nevroz değil, kişilik bozukluğudur.

B) Psikozlar: Psikozlarda gerçeği değerlendirme yetisi bozulur. Düşünce algı ve duygulanımda ağır bozukluklar, sapmalar olur. Kişilik bozukluklarında bunlar genellikle bulunmaz. Sınır (borderlıne), şizotipal ve paranoid kişilikte zaman zaman psikotik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu olgularda kişilik bozukluğu ve psikoz tanısı birlikte konur. Psikotiklerde savunma düzenekleri ilkel ve regresiftir. Yadsıma içe atma, bölünme somutlaştırma. Kişilik bozukluklarında savunmalar daha çok akla uygunlaştırma bilinçli yalanlama, çevreyi suçlama çevredekileri oyuna getirme ve kullanma biçimidir.

C) Organik ruhsal bozukluklarda görülen bilişsel yetilerde bozulma ve yıkım kişilik bozukluklarında olmaz.

D) Kişilik bozukluğu süre

OLUŞ NEDENLERİ

1.Katılım:

İkizler ve evlat edinenler üzerinde yapılan araştırmalara göre kimi kişilik bozukluğu türlerinde soya çekimin rolü vardır. Evlat edinilenler üzerinde yapılan soya çekim araştırmalarında şizofreni spektum bozuklukları arasında sayılan şizopital, paranoid kişilik ve anti sosyal kişilik bozukluğu gösterenlerde soya çekimin etkisi gösterilmiştir.

2. Yapısal Etkenler:

Beden yapısı ile kişilik arasında bir bağ saptanamamıştır. Ancak doğumdan öncesi doğum sonrası merkez sinir dizgesini etkileyen durumlar kişilik bozukluğuna zemin hazırlayabilir. Örneğin, çocuklukta dikkat eksikliği sendromu gösteren hiperkinetik, minimal beyin disfonksiyonu olan çocuklarda sonradan kişilik bozukluğu riskinin daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bedensel sakatlıklarda da kişilik oluşumunda önemli rol oynayabilirler, fakat bunların özgül neden oldukları söylenemez…

3.Çevresel Etkenler:

Kişilik bozukluğunun gelişmesinde aile ve toplumsal çevrenin önemli etken olduğu bilinmektedir. Psikanalitik kurama göre belirli ruhsa-cinsel gelişme dönemlerinde saplanmaya yol açacak aile tutumları ya da koşulları belli kişilik yapılarının ve bunlara bağlı kişilik bozukluklarının ortaya çıkmasına yol açar. Örneğin edilgin bağımlı kişilik oral dönemde aşırı doyurulma ya da aşırı doyumsuzluk nedeni ile oral saplanmaya: obsesif kompulsif kişilik bozukluğu anal saplanmaya; histerik kişilik oedipal saplanmaya bağlanır. Sosyopatik kişilik bozukluğunun, çelişkili değer yargıları ve tutumları olan yada parçalanmış ailelerden çıktığı ileri sürülür. Düzensiz güvensiz ağır sosyal ve ekonomik sorunları olan toplum kesimlerinde daha çok sosypatik ya da anti sosyal kişilik bozukluğu oluştuğu görüşü oldukça yaygındır. Çok ağır baskılar cezalandırıcı tutumlar altında yetişen çocuklarda aşırı uysal çekinik kişilik ya da başkaldıran anti sosyal kişilik gelişebilir.