Borderline Kişlik Bozukluğu (BKB) bireyin işlevsellik alanına tamamen yayılmamakla birlikte, ilişkiler, kendilik imgesi, duygulanım ve davranışlarını içeren alanlarda görülen dikkat çekici tutarsızlıklardır. Örneğin Natasha 29 yaşındaydı, 1 yıldan uzun bir süre çalışamaz hale geldikten sonra yardım almıştı. Çalışmak için çok yorgun olmak ve günün çoğunu yatarak geçirmekten şikayet etti. Sorunları, işle bağlantılı bir çatışma sonrasında başlamış gibi görünüyordu. Patronuyla bir ilişkiye başlamış ancak patronunun ilişkilerinden önce planladığı evliliği atlatamadığı için ilişki bitmişti. Kendini onun tarafından yoğun bir şekilde hayal kırıklığına uğratılmış hissetmiş ve başka bir adamla ilişkiye başlamıştı. Natasha'ya göre, patronu bu kararına gücenmiş, ona düzeyinin altında bir iş vermiş ve onu diğer personelin önünde çok fazla eleştirmiş, çalışamaz hale" getirmişti.
Onu gören klinisyen başlangıçta karışık duygusal özelliklerle birlikte bir adaptasyon bozulduğu ve bir V-kodu (ilişkisel problemler) olduğunu düşünmüştü. Onu ikinci kez gördüğünde, manzara daha karmaşık hale geldi. Kocasıyla olan ilişkisini çok fazla kavga ve saldırgan tehditlerle karakterize ederek tanımladı. Aynı zamanda hasta ailesiyle de çok fazla kavga ettiğini ve yüksek oranlarda esrar ve alkol kullandığını itiraf etti. Sık sık hayatını anlamsız bulduğunu ve diğer insanların güvenilmez olduğunu vurguluyordu. Tedavisinden ne beklediği sorulduğunda oldukça belirsizdi ve "kendimi evimde hissetmeliyim" gibi cevaplar veriyordu. Terapisti, Natasha'nın büyük olasılıkla yüksek düzeyde anksiyete, üzüntü ve yalnızlıktan acı çektiğini düşünmesine rağmen o, sert bir görünüm vermekteydi ve bu durumun diğer insanlardaki kızgınlığı ve öfkeyi nasıl kışkırttığını anlamak kolaydı.
Bu kanıtın daha ileri bir psikopatolojiye işaret edebileceğini not alarak terapist, kesin bir tanıya ulaşabilmek için yarı yapılandırılmış klinik görüşmeyi sürdürdü. Çok sayıdaki Eksen I ve Eksen II tanılarına ek olarak, Natasha'nın sorununun BKB'nin kriterlerini karşıladığı açık bir hale gelmişti. Aynı zamanda Natasha, gençliği ve ailesiyle olan ilişkileriyle ilgili pek çok çözülmemiş duygusal sorundan ötürü acı çekmekteydi. Klinisyen daha sonra BKB'nin ana problem olma olasılığını ve onun uzun süreli kişilik problemlerine yönelik tedavinin lehinde veya aleyhinde oluşunu tartıştı. Natasha, kendisinin kişisel problemleri üzerine odaklanan uzun süreli bilişsel-davranışçı terapiye başlamaya karar verdi. Kendisi ve diğer insanlar hakkında hissettiklerine dair köklü bir şeyler yapılması gerektiği sonucuna vardı ve ailesiyle ilgili sahip olduğu acı verici deneyimleri duygusal olarak işlemek istedi.
BKB, şizofreni ile karşılaştırıldığında çok fazla sosyal bedelleri olan yüksek intihar riski (yaklaşık %ıo*u intihar yüzünden ölmektedir; Paris, 1993) ve bireylerin hayatında önemli yetersizlikler yaratan oldukça yaygın (genel yetişkin popülasyonunun %1.1-%2.5'i) bir bozulduktur (Linehan & Heard, 1999; van Asselt, Dirksen, Severeas & Arntz,2002). BKB olan hastaların bir kısmı sağlık hizmetleri merkezlerinde, %ıo'dan azı ayaktan tedavi merkezlerinde, %5o'den fazlası ise uzmanlaşmış yatılı hasta ünitelerinde tedavi görmektedir. (Amerikan Psikiyatri Derneği, 1994). BKB hastaları akrabaları, arkadaşları ve meslektaşları için bir yüktür ve psikopatolojilerini çocuklarına aktarmaları yüksek bir risktir (Weiss vd., 1996). BKB olan birçok birey zeki ve yeteneklidir, fakat bozuklukları kendilerini geliştirmelerini engeller ve çoğu eğitimlerini bitirmekte zorluk çeker, hiç çalışamazlar veya kapasitelerinin altında işleri vardır. İlişki krizleri yaygındır, sık biçimde kendilerini yaralar ve genellikle kendi kendine ilaçla tedavi biçimi olarak madde kullanımı ilgilerini çeker.
Zihinsel sağlık merkezlerinin dışında, fiziksel sağlık merkezlerinin de yoğun kullanıcısıdırlar. (Van Asselt vd., 2002). BKB olan pek çok hasta daha kronik problemlerle bağlantılı olan travma sonrası stres bozulduğu (post-traumatic stress disorder), depresyon, sosyal fobi ve ilişki bozulduğu gibi krizler nedeniyle yardım ararlar. Onlara, yaşadıkları zorlukları kişilik problemleri açısından görmeleri konusunda yardım edilmeli ve aynı zamanda problemlerinin tedavi edilebilir olduğuna dair ümit aşılanmalıdır.
Öfke patlamaları ve krizleri nedeniyle adı kötüye çıkmış olan BKB hastaları sağlık hizmeti merkezlerinde kötü bir üne sahiptirler ve çoğu terapist onlardan çekinir. Bu insanlara gerçekten yardım edilemeyeceği yönündeki inanç yaygındır. Bununla birlikte son araştırmalar bu bulgunun doğru olmadığını göstermektedir. Bilişsel terapinin uzmanlaşmış biçimleri, tedavi seçenekleri arasında uygun olarak görülmektedir. BKB için bilişsel terapi basit bir yol olarak görülmemekle birlikte, pek çok terapist bu çerçeveyi kullanmanın BKB’ ye sahip olan bireyleri tedavi etmede başarılı ve ödüllendirici bir deneyim olduğunu keşfetmiştir.
Tarihsel Bakış Açıları
"Borderline" tanısı, 1930'lu yıllarda, sonuçları nevroz ile psikoz arasında bir yere düşen hastaları etiketlendirmek için kullanılmıştır (Stern, 1938). Nesne ilişkisi kuramcıları bunu daha detaylı biçimde ele aldı ve 'borderline'ı çocukluğun gelişimsel bir aşaması olan 'ayrılma-bireyleşme'de duraklama hipotezi ile bağlantılı kişilik organizasyonu olarak tanımladılar. Gelişmemiş kişilik olarak tanımlanan "borderline" organizasyonu, kimlik karmaşası, bölünme ve yansıtmalı özdeşim olarak adlandırılan ilkel savunma mekanizmalarının kullanımıyla fakat büyük oranda bozulmamış gerçekliği test etme becerisiyle karakterize edilir (Kernberg, 1976, 1996; Kernberg Selzer, Koenigsberg, Carr ve Appelbaum, 1989). Fikir şudur ki, (kendilik temsillerini içeren) nesne ilişkileri temsilleri birbirleri ile bütünleşmemiş aksine bölünmüştür. Pozitif temsilleri yok eden kötü temsillerle bağlantılı agresif dürtüleri önlemek için, pozitife (iyi) karşı negatif (kötü) değerliklerine göre organize edilirler.
Dikkat edilmelidir ki, borderline organizasyon kavramı (ya da yapısı) BKB'den daha kapsamlıdır ve pek çok kişilik türünün ve madde bağımlılığını da içeren semptomatik bozukluklar, çift kutuplu (bipolar) bozukluk ve dürrü-kontrol bozukluklarını içeren geniş bir alanı kapsar. 1970'lerde, Gunderson ve Singer (1975) BKB'nin ilk işlemsel tanımını göstermişlerdir. Bu tanımlama Gunderson'un DSM IlI'e BKB'nin katılmasına zemin oluşturması için ampirik çalışmalarla desteklendi. Bazı uyarlamalarla bu tanımın özü hala DSM IV-TR'de kullanılmaktadır. Daha çok psikotik gibi görünen, eskiden borderline olarak tanı konan, sosyal açıdan soyutlanmış (şizofren gibi) olan hastalar; bundan sonra şizotipal kişilik bozukluğu olarak tanı almışlardır. DSM IV-TR'de borderline kavramı istikrarsızlıktır yani kişilerarası ilişkilerde, kendilik imgesinde ve duygularda ve göze çarpan, dürtüsellikte ifade edilen istikrarsızlıktır. (Bakınız Tablo 9.1.)
Araştırma Ve Ampirik Veri
Psikolojik Modeller
BKB'nin psikolojik modellerini test eden erken girişimler, nesne ilişkileri kuramından türetilen hipotezler üzerine odaklanırlar. Araştırmacılar Tcmatik Değerlendirme Testi gibi yansıtıcı testleri kullanarak BKB olan hastaların nesne temsillerini ve savunma mekanizması olarak kullanılan örneğin bölme gibi psikolojik süreçleri ortaya çıkarmayı denemişlerdir.
TABLO 9.1 Borderline Kişilik Bozukluğunun DSMIV-TR Tanı Kriterleri
Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, kişilerarası İlişkilerde, kendilik imgesinde ve duygulanımda istikrarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu sürekli bir örüntü:
(1) Gerçek ya da hayalî bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca Çabalar gösterme. Not: 5. Tanı kriterinin kapsamına giren intihar ya da kendine zarar verme davranışını buraya sokmayınız.
(z) Aşırı idealleştirme ve değer düşürme uçları arasında gidip gelen, gergin ve tutarsız kişilerarası ilişkilerin olması.
(3) Kimlik karmaşası: belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız kendilik imgesi veya kendilik algısı.
(4) Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik. (örn. Para harcama, cinsellik, madde kullanımı, pervasızca araba kullanma, tıkınırcasına yemek yeme). Not: 5. Tanı kriterinin kapsamına giren intihar ya da kendine zarar verme davranışını buraya sokmayınız.
(5) Yineleyen intihar davranışları, girişimleri, göz korkutmalar ya da kendine zarar verme davranışı
(6) Ruhsal durumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı duygusal istikrarsızlık, (örn. Yoğun epizodik disfori, hassaslık ya da genellikle birkaç saat süren, nadiren birkaç günden daha uzun süren anksiyete)
(7) Kronik boşluk hissi.
(8) Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol etme zorluğu. (örn. Sık sık hiddetlenme, geçmek bilmeyen Öfke, sık sık fiziksel kavgalara karışma)
(9) Stresle ilişkili geçici paranoid düşünce veya ağır dağılma semptomlar.
Not: Amerikan Psikiyatri Dernegi'ndcn (2000, s. 710). Telif hakkı zoob Amerikan Psikiyatri Derneği'ne aittir. İzinle yeniden basılmıştır.
Genelde BKB olan hastaların fonksiyon düzeyinin preödipal (ödipal öncesi) çocuk gibi olduğu yönündeki hipotezler, nesne ilişkileri kuramcıları tarafından desteklenmemiştir. BKB hastalarının yansıtmalı testlerdeki figürlere yüksek düzeyde anlamlar yükleyebildikleri görülmekteyken, "bölme" için çok az kanıt vardı. Bununla birlikte bu çalışmalara zıtolarak BKB olan hastaların tutarlı bir şekilde diğerlerine kötü niyetler atfettikleri görülmekteydi. westen'e göre (1991) kötü niyet, normal bir pre-ödipal çocuğun sözcük dünyasının western’e özelliği değildir ve BKB olan denekler, herhangi küçük bir çocuğun bilişsel olarak üretebileceğinden çok daha fazla gelişim" olan karmaşık atıflar üretebilmekteydi. Benzer bulgular, BKİS olan hastaların ailelerini sınıflamaları araştırıldığında Baker Sille, westin, Nick ve Lohr (1992) tarafından da bildirilmişti.
Çeşidi çalışmalar bulmuştur İd BKB olan hastalar düzensiz bağlanma temsilleri ile karakterize edilmektedir (Fonagy vd.1996; Patrick vd., 1994). Bu tür bağlanma temsilleri bu tür insanlar için özellikle çözülmemiş çocukluk dönemi travmaları aile figürlerini içerip korkulan davranışlar doğrudan aile, den geldiğinde tipik olarak görülmektedir. Düzensiz bağlanma, çocuk tarafından çözümlenmeyen şu durumun neticesinde ortaya çıkar; "ebeveyn aynı zamanda hem korku kaynağı hem de potansiyel güveli liman" olarak görülür (van IJzendoorn, Schuengel ve Bakermans-Kranenburg, 1999, s. 226).
Başka bir kısım araştırma, BKB olan hastaların gelişimsel tarihini incelemiştir. Başlangıçta bakıcılar tarafından özellikle 6 İle 12 yaşları arasında cinsel kötüye istismarın yüksek olma sıklığı rapor edildi (örn. Herman, Perry ve van der Kolk, 1989; Ogata vd., 1990; Weaver ve Clum, 1993). BKB'nin özel bir travma sonrası stres bozukluğu olduğu yönünde önerilen görünümün BKB ile bağlantısı çok güçlü göründü (Örn. Herman ve van der Kolk, 1987). Özellikle bakıcıları tarafından cinsel istismara uğramış pek çok çocuk diğerlerini kötü niyetli görme ve düzensiz bağlanma kalıbını içeren pek çok BKB semptomunu ve davranışını açıldar görünmekteydi. Ancak aynı zaman da bazı çalışmalar da BKB ile çocukluk dönemi fiziksel ve duygusal istismarı arasında bağlantılar bulmuştu.
Travmatik çocukluk deneyimleri BKB'nin patogenezinde rol oynadığı düşünüldüğünde, bu durum BKB olan pek çok hastanın kendilerine zarar verdiklerinde neden acı hissetmediklerini iddia etmelerini açıklayabilir. Kontrol edilmeyen yoğun stres iç kaynaklı (endojenöz) opioid (opiyat) salgısını harekete geçirebilir ve bu da ağrı deneyimini azaltabilir (Janssen ve Artz, 2001; Pitman, van der Kolk, Orr ve Greenberg, 1990). Başlangıçta, çocuğun cinsel, fiziksel veya duygusal istismarı sonucunda ortaya çıkan aşırı stres doğal opioid salınımına neden olabilir. Klasik koşullanma süreçleri, dalıa sonra, istismarın tekrarlanması beklentisi gibi stres kaynaklarına yanıt olarak koşullanmış opioid salınımına neden olabilir. Buna uygun olarak, deneysel ağrı uyaranını çalıştıran araştırmalar kendine zara verirken acı hissetmediklerini iddia eden BKB olan hastalar da, stresle endüklenen analjezinin varlığını destekleyen kanıtlar bulmuşlardır (Bohus vd., 2000; Kemperman vd, 1997; McCown, Galina, Johnson, DeSimone ve Poas, 1993; Russ vd., 1992, 1994)- BKB olan (bazı) hastalarda acıya duyarsızlık derecesi strese endüklenmiştir ve opioid aracılığı hala tartışma konusudur.
Çocukluk dönemi cinsel istismarının BKB'nin patogenezinde rol oynadığı tartışmalarının devam etmesine rağmen (Fossati, Maddeddu ve Maffei, 1999; Trull, 2001; Weaver ve Clum, 1993; Zanarini, 1997) genel bir kanı çocuklukta istismarm bazı biçimlerinin BKB olan hastalar arasında yaygın olduğunu kabul etmektedir. Neredeyse tüm BKB hastaları aileleri tarafından fiziksel cezalandırma, duygusal istismar, tehditler, ailede görülen çeşitli psikiyatrik problemler veya cinsel istismar nedeniyle acı çekiyor görünmektedirler. Eğer aile suçlu değilse, istismara karşı çocuğunu korumada veya duygusal olarak istismar sürecine yardım etmede başarısız olmuştur. Bunun yerine, ebeveynler sile biçimde ebeveynlerin cezalandırma ve suç atma tepkilerini çocuğa yönelik anlatır.
Yeni bir görüş travmanın kendisinin BKB'ye neden olmadığını, ancak çocuğun onu işlemlemesinin ve bireysel mizacı yaşı ve durumsal etkenleri ile bağlantılı hale getirip anlam yüklemesinin sorun yaratmakta olduğunu belirtir (Arntz 1994; Zanarini, 2000). Bazı travmatik deneyimler çok erken yaşlarda yaşanabilir, özellikle bakıcılar tarafından cezalandırılma, terk edilme, reddedilme tepkileri düzensiz bağlanmaya neden olabilir. Bilişsel terimlerle, travmatik deneyimler öznel Çocukça yorumlara ve bakım verenler tarafından gösterilen olumsuz tepkilerle ortaya çıkabilen karşıt davranışlara yol açabilir, bu süreç sonunda patojenik çekirdek şemaların ve stratejilerin formülasyonuna neden olabilir.
Arntz (1994), sırasıyla BKB'nin gelişimine neden olan çekirdek şemaların formülasyonunun altında çocukluk dönemi travmalannın yattığı öne sürmüştür. Bu hipotezin yapısal eşitlik modelinin testi, çocukluk dönemi travmaları ve varsayımları olan BKB hastaları, C kümesi ve psikiyatrik olmayan \ kontrolleri karşılaştırdığında göstermiştir ki, BKB olan hastalar bu gibi belirgin varsayım setleriyle diğer gruplardan güçlü bir şekilde ayrılmaktadır. Bu varsayımlar (istatistiksel anlamda) BKB olanları, diğer iki kontrol grubundan güçlü bir biçimde ayırt edip çocukluk dönemi cinsel ve duygusal istismar arasındaki ilişkiyi rapor eder (Arntz, Dietzel ve Dreesen, 1999).
Daha sonra yapılan geniş çaplı araştırmalar, BKB hastalarında olduğuna inanılan varsayımların aynı zamanda diğer kişilik bozulduklarında da (özellikle çekingen ve paranoid inançlar) olduğu hipotezini destekleyen kanıtlar sağlamıştır. Belirgin temalar yalnızlık, sevilmezlik, reddedilme ve diğerleri tarafından terk edilme ve kendini kötü ve cezalandırılması gereken biri olarak görmektir (Arntz, Öressen, Schouten ve VVeertman, baskıda). Buttler, Brown, Beck ve Grisham {2002) farklı bir yaklaşımla, orijinali BKB'ye özgü inançlar için formüle edilmemiş olan Kişilik İnanç Anketi'nin 14 maddesini de kullanarak, BKB'yi diğer 6 kişilik bozukluğundan ayırt etmişlerdir. BKB'ye özgü inançlar, bağımlılık, çaresizlik, güvensizlik, aşırı dikkat arayan davranış ve reddedilme korkusu, terk edilme ve duygusal kontrolü kaybetme temalarını yansıtır. Dünya Varsayanlar Ölçeği (World Assumption Scale) gibi var olan bir aracı kullanarak, Giesen-Bloo ve Arntz (2003), Pretzer'in (1990) hipotezine kanıt bulmuşlardır. BKB inançlarından 3 tanesi baskındır: "Dünya tehlikeli ve kötü niyetlidir", "ben güçsüz ve savunmasızını", "ben doğal olarak kabul edilmezim". Bu üç çalışmada bulunan temalar birbirleriyle büyük ölçüde uyuşsa da, farklılık için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Son zamanlarda Young'ın şema modeli (McGinn ve Young,i997; Young, Klosko ve Weishaar,2003) test edilmiştir. Arntz ve arkadaşları, BKB olan hastaların, inançları, duyguları ve davranışları ile ilgili kendilik raporlarının dört patojenik BKB moduyla bağlantılı olduğunu göstermişlerdir (kopuk korungan, terk edilmiş/istismar çocuk, öfkeli çocuk ve cezalandırıcı ebeveyn modu) ve C kümesi ve psikiyatrik olmayan kontrollerle karşılaştırıldıklarında sağlıklı yetişkin modu ölçeğinde düşük sonuçlar aldıklarını bulmuşlardır. C kümesi denekleri, önemli derecede yüksek olan aşırı telafi davranışı maddeleri (mükemmeliyetçilik vs.) ile karakterize edilmekteydi. Bir duygusal bir film (çocuğun istismarı) aracılığıyla endüklenen stres, BKB olan deneklerde, tüm kontrol gruplarıyla karşılaştırıldığında kopuk korungan modda belirgin bir artışa neden olmaktadır.
BKB şemalarının içeriğinden başka, ilk bilişsel yaklaşımlar, BKB olan hastaların, aşırı tetikte olma (kimseye güvenileme-yen tehlikeli bir dünyada savunmasız olmak) ve iki seçenekti düşünmeyle karakterize edildiğini hipotez etmektedir (Pretzer, 1990). Üç çalışma aşırı tetikte olma hipotezini duygusal STROOP paradigması ile test etmiştir. Hipotez edildiği gibi, sunulan sözcükler tehdit edici olduğunda, renk ismi gecikmesinde artış olduğu bulunmuştur (Arntz, Appels ve Sieswerda, 2000; Sieswerda ve Arntz, 2001; Wallar ve Burton baskıda), ilk iki çalışma, uyarıcı özgüllüğü bulmayı başaramadı (örn. tüm sözcük türleri bozucu etkiyi ortaya çıkarmıştır) , ancak son çalışma yanlılığı, sadece kendini cezalandırıcı sözcüklerin ortaya çıkardığını bulmuştur. Bir çalışma etkinin eşik altı düzeyde (farkındalık olmadan) bile var olduğunu göstermiştir (5ieswerda ve Arntz, 2001). Şimdiye dek, bu aşırı tetikte olmanın ne derece BKB'ye özgü olduğu veya geniş oranda diğer kişilik bozuklarında da ortak olup olmadığı açık değildir.
İkili düşüncenin BKB'ye sahip hastalarda yüksek oranlarda karakteristik olduğuna dair deneysel kanıt Veen ve Arntz tarafından (2000) yapılan bir çalışmada da desteklenmiştir. İstismar veya terk edilme ile ilgili temalar içeren film fragmanları gösterildikten sonra, BKB hastaları film kişiliklerini, C kümesi kişilik bozuldukları ve psikiyatrik olmayan deneklerden daha fazla polarize olarak değerlendirmişlerdir. Ancak nötr veya belirgin olmayan duygusal fragmanlar gösterildikten sonra, BKB hastaları da tüm kontrol gruplarınınki kadar ortalama tepkiler vermişlerdir. İlginç bir şekilde, karakter özellikleri listesindeki BKB polarize oranları, BKB olan hastaların diğerlerinin tamamen iyi veya tamamen kötü (bölme) olarak değerlendirdiklerini ileri süren nesne ilişkileri kuramından beklenildiği gibi, iyi-kötü boyutunda sıralanmamıştır.
Yapılandırılmamış bir formatta, belirgin film kliplerindeki kişilikleri değerlendirmeleri istendiğinde BKB ile C kümesi hastaları daha az kompleks yanıtlar vermişlerdir ve psikiyatrik olmayan kontrollerden daha az özellik tanımlaması kullanmışladır (Arntz ve Veen, 2001). BKB hastaları oldukça olumsuz bakışa sahiptirler, yansıtmalı testlerden elde edilen ille verileri doğrularlar. Bununla birlikte bulgular, BKB olan hastaların yapılandırılmış durumlarda, (örn. değerlendirmelerinde daha fazla boyut kullanarak) yapılandırılmamış durumlardan daha Yüksek düzeylerde işlevsel olabildiklerini göstermişlerdir. " BK3'de duygu düzensizliği olduğunu hipotez eden duygu düzenleme araştırmaları karışık bulgular sunmaktadır. Çevresel psikofızyolojik işaretler, yüz ifadeleri ve kendilik raporu, BKB hastalarının duygusal uyarıcıya tepkilerinin deneysel çerçevede psikiyatrik olmayan kontrollerle normal altı seviyede karşılaştırılabileceğini göstermektedir ■ (Herpertz vd., 3000; Herpertz, VVerth vd., 2001; Renneberg, Heyn, Gebhard ve Bachmann, baskıda), Ancak merkezi işareder (fMRI özellikle amigdala tepkileri) aşırı uyarılabilirlik olduğunu öne sürmektedir (Herpertz, Dietrich ve ark., 2001). Çevresel ve merkezi bölgeler arasındaki bu ayrışma BKB hastalarının kopmuş izlenimleri ile içsel duygusal deneyimleri arasındaki zıtlığı anımsatmaktadır. Doğal bağlamlardaki kendilik raporu çalışmaları güçlü ve değişken olumsuz duygulanıma sahip oldukları hipotezini doğrulamaktadır (Cowdy, Gardner, O'Leary, Leibenluft ve Rubinow, 1991; Stein, 1996).
Psikoterapi Araştırmaları
Eski çalışmalar çoğunlukla psikodinamik terapi üzerine odaklanmıştır. Genelde, BKB hastalarına psikodinamik tedavinin daha geleneksel türleri teklif edildiğinde, yüksek düzeyler