Takıntı Ve Vesveseler Zihninizi Kemiriyorsa

Vesvese ve takıntılar kişinin en hassas olduğu konuyla ilgili, kendisine en ters olabilecek şeylerdir. Sözgelimi çok dindar bir insan tanrının varlığını inkâr etmek ya da peygambere küfür gibi kendisini çıldırtacak derecede rahatsız eden vesveselerle boğuşabilir. Çok temiz bir insan, her şeyi pis hissettiği için, temizlik yapmaktan başka hiçbir şey yapamaz hale gelebilir.

Pek çoğumuz zaman zaman kapıyı ya da ocağı kapattığımızdan emin olamayız ya da kapattığımızı bildiğimiz halde dönüp kontrol etme ihtiyacı duyarız. Bazılarımız tem izlik konusunda daha titizdir. İbadet ederken bir yerde takılıp aynı şeyi tekrarlamadan rahat edemeyenler de vardır. Ancak bazı kişilerde bu tekrarlamalar ve takıntılar öyle artar ki hayatı çekilmez hale getirir. Bazı insanlarda da kendisine hiç uymayan düşünceler zihnine tekrar tekrar gelerek büyük sıkıntıya neden olur. Örneğin aile fertleriyle ilgi i cinsel düşünceler ya da kutsal yer ve kişilerle ilgili edep dışı görüntüler, karşılarındaki insanların cinsel organlarına bakacakları hissi bunlar arasında olabilir. Bu vesvese ve takıntılar kişinin en hassas olduğu konuyla ilgili, kendisine en ters olabilecek şeylerdir. Sözgelimi çok dindar bir insan tanrının varlığını inkâr etmek ya da peygambere küfür gibi kendisini çıldırtacak derecede rahatsız eden vesveselerle boğuşabilir.

Çok temiz bir insan, her şeyi pis hissettiği için, temizlik yapmaktan başka hiçbir şey yapamaz hale gelebilir. Emin olamadığı için çok uzak yerlerden evine dönüp; kapısını, elektriğini, tüpünü kontrol eden kişiler bulunmaktadır. Yakınlarına zarar verme korkusuyla çatal, makas, bıçak hatta tırnak makası gibi kesici aletlere dokunamazlar, bakamazlar.

Cinsel olarak kötü bir şey yapacakları korkusuyla çocuklar ve karşı cinsiyetteki kişilerle aynı ortamda kalamayanlar vardır. Ucuz olduğu için, gereksinimi olmasa da gördüğü bir malı almadan edemeyenler vardır. Bu kişilerin evi bir hurdacı dükkânına dönebilir. Kişiler tatile giderken bir araba dolusu tamir malzemesini de beraber götürebilirler; öyle ki giyeceklere zor yer bulunur. Otomobili olmayan bir kişi otomobil lastikleri alıp bir kenara koyabilir, bir gün gelip araba alırsam, lastiği patlarsa diye düşünebilir. Çok eski tarihe ait faturaları biriktirir, bir gün gelir de bana milyarlık borç çıkarırlar diye, 20 yıllık senetleri atamazlar. Bu takıntılara sahip olmayan kişilere komik gibi gelen bu takıntılar, bu derdi yaşayan kişilerin kendilerine de saçma ve abart ılı gelir. Ancak buna rağmen kendilerine çok sıkıntı veren bu düşüncelerin sürekli zihinlerini kemirmesini engelleyemezler.

Takıntıların verdiği sıkıntıyı azaltmak için aşırı şekilde yapılan davranışlar çevrenin dikkatin i çeker, hatta çevreyi rahatsız edebilir. Örneğin aşırı temizlik yapma sebebiyle su ve deterjan harcamaları büyük masraflara neden olabilir; komşuları ile halı silkme ya da gece yarısı temizlik yapma yüzünden sürtüşmeler çıkabilir. Genellikle böyle kişilerin çevresinde yaşayanlar artık yaka silker hale gelebilir. Bu dertten muzdarip kişiler sıkıntılarını genellikle gizlerler ya da mantıklı açıklamalar yaparak ört bas etmeye çalışırlar. Bu saçma şeyleri düşündükleri için kınanacaklarından ya da deli zannedileceklerinden endişe ederler. Kimisi bu düşüncelerin kendi "bilinçaltlarının ürünü" (!) olduğunu düşünüp yoğun suçluluk duyguları içinde bocalar.

Özellikle dindar kişilerde dine ve peygambere karşı inkâr ve küfür düşüncelerinin oluşturduğu suçluluk duyguları çok yoğun- dur. Diğer vesvese ve takıntıların oluşturduğu olumsuz duygular da buna benzer. Dindar insanlarda bu tür vesveseler özellikle ibadet sırasında yoğunlaşır. Ayrıca bu insanların çoğu, tam olmadığı düşüncesiyle, abdest ve namazı defalarca tekrarlamak zorunda kaldıkları için, ibadetlerden hatta dinden uzaklaşabilirler. Bazı kişiler ise takıntılarla ciddi zaman kaybettikleri halde hasta olduklarını kabul etmezler. Yakınları O'nun takıntılarından bık arlar. Örneğin saatlerce elini yıkar, nereye dokunsa temizlenir ama doktora gitmeyi kabul etmez. Yakınları, memnun olmasalar da, böyle kişileri idare etmek zorunda kalırlar. Eğer O'nu tedaviye yönlendirmek istiyorlarsa durumu idare etmemeliler ve yaptıklarıyla somut olarak yüzleşmesini sağlamalılar. Örneğin önüne saat koyup kaç saat el yıkadığını kendisine göstermeliler. Yukarıda anlattığımız durumlar, tıbbi bir hastalıktır. Obsesif kompulsif bozukluk adını verdiğimiz bu hastalığın temel özelliği, kişide yoğun sıkıntı ya da vakit kaybına neden olan obsesyon ya da kompülsyonların olmasıdır. İstemeden gelen, sıkıntıya neden olduğu halde bir türlü zihinden uzaklaştırılamayan ya da tekrarlayıcı biçimde gelen düşünceler, dürtüler ya da düşlemlere obsesyon denir. Halk arasında vesvese dediğim iz şeye karşılık gelir. Obsesyonun sonucu olarak, obsesyonun oluşturduğu sıkıntıyı azaltmak için yapılan ya da kişinin katı kurallarına göre yapmaktan kendini alamadığı tekrarlayıcı davranışlara ise kompulsiyon denir. Hasta obsesyon ve kompulsiyonların aşırı ya da saçma olduğunun farkındadır, ancak kendini alıkoyamaz.

Obsesyon ya da kompulsiyonun ne olduğu teşhis açısından önemsizdir, ilaç seçiminde de etkili olmaz. Ne tür obsesyon ya da kompulsiyon olursa olsun, obsesif kompulsif bozukluk teşhisi konur. Esas olan aşırı obsesyon ya da kompulsiyonların olmasıdır. Takıntıların cinsi esas değil, detaydır. Genellikle aynı kişide çeşitli takıntılar aynı anda bulunabilir ya da zaman içinde biri azalırken başka biri ortaya çıkar. Obsesyonlar sıkıntı ve bunaltıya neden olur. Kompulsiyonlar sıkıntıyı geçici olarak azaltır ancak bir yandan da kronikleşmesine yol açar.

Örneğin kirlenme takıntısı olan bir kişi, elinin temiz olduğunu hissedebilmek için yıkadığında, o anda rahatlar ancak herhangi bir yere değdiğinde tekrar aşırı kirlilik ve yıkama ihtiyacı hisseder. Böylece bu kısır döngü sürekli devam eder. Hasta sıklıkla obsesyonları tetikleyecek durumlardan kaçınır. Örneğin kirlilik obsesyonu olan hasta, hiçbir yere dokunmamaya çalışır. Obsesyon ve kompulsiyonlarla aşırı zaman ve enerji harcanır. Obsesyonlar has- tanısı günde toplam olarak en az 1 saatini alıyorsa "obsesif kompulsif bozukluk" tanısı koyarız. Bazı hastalar lavabonun başında saatler geçirir, ya da onlarca kez elini yıkar ya da saatlerce banyodan çıkamaz. Uğraşı dışarıdan bakıldığında abartılı ya da saçmadır.

Örneğin kişi mikrop bulaşmasın diye ellerin i, vücudunun diğer bölgelerini deterjanlarla yıkayıp, cildine zarar verebilir. Ya da belli yerlere basmadan yürümeye çalışıp, yolun u uzatabilir, yakınlarının veya kendisinin başına kötü bir şey geleceğini düşünerek ilgisiz bir takım şeyleri yapmaya (bir yerlere dokunmak gibi) kendisini zorlayabilir. Bu hastalık yaşamı belirgin biçimde etkiler.
Obsesif kompulsif bozukluk (0KB) gen ellikle yirmili yaşlarda başlar ve kronik bir seyir gösterir. Hastalar "del i" zannedilmemek için takıntılarını sakladıklarından dolayı, özellikle sorulmadıkça tanı atlanabil ir. Belirtiler dalgalanarak seyre- der. Yani hastalık doğal seyri içinde, özellikle stresle şiddetlen ip, daha sonra belirtiler bir süre azalabilir.

Obsesyon ve kompulsiyonlar zam an içinde şekil değiştirebilir. Örn eğin yıllarca "değerli bir şeyi yanlışlıkla atacağı korkusuyla çöp ten ekesi dâhil evden çıkan her şeyin içini didik didik arayan" bir hasta, zaman içinde artık bunu saçma bulmaya başlayarak bırakmıştı. Ancak birkaç ay sonra kapı ve ocakları kapatıp kapatmadığını aşırı bir şekilde kontrol etmeye başladı. Toplumun %2,5'i hayatlarının herhangi bir döneminde obsesif kompulsif bozukluğu yaşarlar. Hafif vakalar da dâhil edildiğinde yaşam boyu rastlanma oranı %5,9'dur. Başka bir değişle 65 milyonluk Türkiye'de yaklaşık 3 milyon 800 bin kişi bu hastalığı çekmektedir. Kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Genellikle ergenliğin başında ortaya çıkarken, çocukluk yaşlarında da başlayabilir.

Ortalama başlangıç yaşı 20'dir. Takıntılar zaman içinde artarak devam eder. Hastalar hekime başvurduğunda genellikle uzun yıllardır bu belirtileri artan bir şekilde yaşamaktadırlar, ancak artık had safhaya gelmiştir. Bazı hastalarda ise takıntılar ani ve şiddetli bir şekilde başlar. Bazı kişiler ise takıntılara aşırı karamsarlık, yani depresyon eklendiğinde hekime başvururlar. OKB si olan hastaların üçte bir inde majör depresyon da vardır. Yine bu hastalarda tikler, kıl yolma (trikotillomani) ve patolojik kumar da sık görülebilir.

Araştırmalar obsesif kompulsif bozukluğ un, beynin bazı bölgelerinde bazı kimyasal maddelerin (serotonin ve dopamin) salgılanmasındaki bozuklukla ilişkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu kişilerin beyinler inin bazı bölgelerinde kan akımı ve metabolizmada artışlar görülmektedir. Bu hastaların birinci derece yakınlarında %35 oranında benzer bir rahatsızlığa rastlanması da hastalığın kalıtımla ilişkisini göstermektedir. Obsesif kompulsif bozukluğun (0KB) tedavisinde kognitif (bilişsel) ve davranışçı psikoterapi ve ilaç tedavileri uygulanır. Davranışçı terapide en sık kullanılan teknikler (1) maruz bırakma ve kompülsiyonu engelleme, (2) sistematik duyarsızlaştırma ve (3) düşünce durdurmadır. Birinci teknikte (maruz bırakma ve kompülsyonu engelleme) kişinin obsesyonunun oluşması sağlandıktan sonra buna katlanması ve kompulsiyonu yapmaması istenir.

Örneğin kirlenme obsesyonu ve yıkanma kompulsiyonu olan bir hasta ellerini kirli hissetmesine rağmen yıkamaz ve bu sırada duyduğu sıkıntıyı azaltmaya çalışmadan, sadece katlanır. Yeterince uzun süre bunu yaptığında, yaşadığı sıkıntı kendiliğinden azalmaya başlar. Sıkıntının kendiliğinden biraz olsun azalmasını beklemeden bu yüzleşme sonlandırılırsa, yarar sağlamaz. Bu yüzleşme, sıkıntı kaybolana kadar tekrarlanır. OKB'de en etkili terapi yöntemi budur. Halk arasında anlaşıldığı anlamıyla "üzerine gitmek "ten farklıdır.

Üzerin e gitmede kişiler, kendilerini bunun saçma olduğuna vs ikna etmeye çalışırlar. Oysa böyle bir çaba, kişinin zihninde yaşadığı çatışmayı daha da arttırır. Adeta içinden bir his "ama öyle değil" der ve bu mücadele hiç bitmez. Terapide istenen, sadece hastanın bu sıkıntıdan kaçmadan, onu kesintisiz yaşamasıdır. Böylece sıkıntı yeterli bir süre sonra kendiliğinden azalır. İkinci terapi tekniği olan "sistematik duyarsızlaştırma "da hastanın obsesyonu aktif hale getirildikten sonra, kompulsiyonu yapmadan sıkıntısını azaltması öğretilir. OKB'nin ilaçla tedavisinde serotonin geri alım engelleyici depresyon ilaçları (klomipramin, fluoksetin, fluvoksamin, paroksetin; citalopram ve sertralin) birinci seçenektir.

Bu ilaçlar sadece depresyonda değil OKB'de de etkilidir. Depresyonun eşlik etmediği durumlarda da OKB'yi tedavi ederler. Bu nedenle bu ilaçlara antidepresan ve antiobsesyonel ilaçlar da denilebilir. Diğer taraftan noradrenalin (norepinefrin) üzerine etkili depresyon ilaçları (örneğin imipramin, maprotilin,mianserin vb) OKB tedavisinde yararsızdırlar.

OKB tedavisinde kullanılan ilaçlar, depresan tedavisinde kullanılan dozlarından daha yüksek dozlarda uygulanırlar. Örneğin fluoksetin (Prozac, Depreks) depresyon için kullanıldığında, ortalama günde 1 tane (20 mg) kullanılırken, 0KB tedavisinde günde en az 2 adet (40 mg) kullanılır, daha yüksek dozlara da çıkılabilir. Klomipraminin depresyon tedavisindeki ortalama dozu 150 mg iken, OKB'de günde 225-300 mg kullanılmalıdır. İlaç tedavisinin etkisini göstermesi için ortalama 8-10 hafta (depresyon tedavisindekinden daha uzun) beklemek gerekir. Vakaların %60'ı başlanan ilk ilaç tedavisinden yarar görür. Dirençli vakalarda düşük doz antipsikotikler (risperidon, ketiapin vb), buspiron, klonazepam lityum ile tedaviyi güçlendirme ya da serotonerjik ilaçların iki tanesinin bir arada kullanılması denenebilir. İlaç tedavisinden çok iyi sonuç alındığında bile, ilacı en az 2 yıl sürdürmek gerekir.

Çünkü OKB'de nüks (rahatsızlığın tekrar alevlenmesi) sıktır ve ilaç tedavisinin erken kesilmesi durumunda bu risk daha fazladır. İlaçla mı tedavi edilmeli yoksa terapiyle mi sorusunun cevabını bulmak için yapılan araştırmalar, en iyi sonucun bu iki tedavinin birlikte yapıldığında elde edildiğini göstermektedir. Psikotterapinin olumlu etkisi daha uzun süre devam eder. Obsesyon ve kompulsiyonlar o kadar şiddetli olabilir ki ilaçlarla belirtiler azaltılmadan hasta psikoterapiye uyum sağlayamayabilir.
0KB ilaçla tedavi edilebilen bir hastalıktır. OKB'yi bir kişilik problemi olan obsesif kompulsif kişilik bozukluğundan ayırt etmek gerekir. OKB ve OK kişilik birlikte ya da ayrı görülebilir. OKB hastalarının %25 ' inde obsesif kompulsif kişilik bozukluğu bulunmaktadır. OKB hastalığı olmaksızın da böyle bir kişilik problemi olabilir. Bu kişilerde büyük bir "kontrol tutkusu' vardır. Kendilerini, çevrelerini,hayatı, kısacası her şeyi denetim altında tutmaya çabalarlar. Daima ölçülü, tedbirli olup dışarıdan soğuk ve sert olarak değerlendirilebilirler.

Temizliğe düşkün, dakik ve düzenlidirler. Çok tutumludurlar ve başkalarına hediye vermeleri, paylaşmaları çok kısıtlıdır. Bu kişilik biç iminin ayrıntılara dikkat etme, disiplinli olma, duygusal kontrol, azim ve nezaket gibi özellikleri, toplum tarafından hoş karşılanır. Bununla birlikte bazı kişilerde bu özellikler katılık, mükemmeliyetçilik, kuralcılık, kararsızlık gibi uç noktalara ulaşır ve işlevselliği bozar hale gelerek bireye ve çevresindekiler e sıkıntı yaşatır. Kendi istedikleri yapılmayıp, karşı çıkıldığında inatçı ve sinirli olabilirler. Konuşmalarını uzatmaya, bazen de gereksiz ayrıntılara dalmaya ve dinleyen kişinin rahatsız olmasına yol açabilirler. Ancak bu kişiler kendilerinde bir problem olduğun u kabul etmez ve çevrelerindekini dağınıklık, lakaytlık gibi şeylerle suçlarlar. Eğer obsesif kişilik özellikleri belirginse. İlaç tedavisiyle bunların değişmeyeceği bilinmeli ve tedaviden beklenti ona göre olmalıdır. Bu kişiler, çocukluklarında cezalandırıcı,
kontrolcü büyükler in yanında yetişmişlerdir.

Bu nedenle ayrı bir kimlik geliştiremezler, her şeyi ailenin empoze ettiği bu katı düzen ve disiplin içerisinde görür ve yaşarlar. Bu kişilerin ebeveynlerinden en az biri de katı, kontrolcü, uyuma aşırı önem veren, çocuğun duygularını anlayamayan ve sevgi-şey- kat gibi duyguları yeterince belli edemeyen kişilerdir. Obsesif kişilik özelliklerinin belirgin olduğu kişilerde anksiyete (kaygı, endişe, bun altı hali), uyku bozukluğu, kas ağrıları (omuz, sırt, kol ve bacaklarda olabilir), baş ağrısı, halsizlik, mide ve barsak problemleri (aşırı gaz, spastik kolu, kabızlık) sıktır. Bu kişilik yapısı (A tipi kişilik de denir) koroner kalp hastalığı riskini de arttırır. Doktora gen ellikle bedensel şikâyetler ya da başka psikiyatrik rahatsızlıklar nedeniyle başvururlar. OK kişilik, psikoterapiden yarar görür. Bedensel şikâyetler için serotonerjik ilaçlar kullanılabilir.

Obsesif Düşünce Tarzları

- "Her iş mükemmel olmalı": Obsesif bir kişinin müdürü ya da patronu olmak iyidir çünkü kendisine verilen hatta verilmeyen işleri, kendini paralarcasına en iyi şekilde yapmaya çalışır. Ama onun altında çalışmak bir kâbus olabilir. Yapılan işleri bir türlü beğenmez ve takdir etmez.
- "Bir şey mükemmel değilse, çok körü demektir": Örneğin sınavdan 100 üzer inden 90 almayı başarısızlık olarak görür ya da genel müdür olamazsa hayatta hiçbir şeyi başaramadığını düşünür. Bu da kişiyi mutsuzluğa mahkûm eder.

- "Benim doğrularıma herkes uymalı, çünkü en doğru onlardır": Bir şeyi yapmanın çeşitli yolları olabilir. Ama obsesif kişi için sadece kendisininki doğrudur ve herkesin kendisinin kurallarına uymasını ister. Bu durum, eşiyle arasında sorunlara neden olabilir. Çocuklarını da aşırı kuralcı bir şekilde büyü- türler.

- "Bir işi kendim yapmazsam tam ve doğru olmayabilir": Kimsenin yaptığını beğenmeyip her şeyi kendileri yapmaya çalıştıkları için, işleri hiç bitmez. Örn eğin eve temizlikçi çağırsa, onun ardından her şeyi yeniden temizler. Görev ve sorumlulukları dağıtamadıkları için işlerini geliştiremeyebilirler. Çocuklarının da gelişmesine, istemeden engel olabilirler.

- "Ne yapacağıma karar vermeden önce iyi düşünmeliyim yoksa hata yapabilirim": Çok kararsızdırlar. Eyleme geçmekte zorlanırlar.

- "Bir kişi yanlış davrandıysa cezalandırılmalıdır': Bunu '— Haksızlığa dayanamam" şeklinde ifade ederler. Hoşgörüleri azdır. İntikam almak isterler. Aksi halde rahat edemezler.

TİPİK Kompülsiyonlar

●Kontrol etme (kapıyı ya da ocağı kap atıp kapatmadığını, çöpün içinde değ erli bir şey atıp atmadığını, belli bir şeyi doğru ya da tam yapıp yapmadığın ı, vb),
●Yıkama (elleri, bulaşıkları, giysileri, hatta ayakkabıların içini ve paraları),

● Temizleme (evi, eşyaları vb), 1 Sayma (parayı, katları, arabaları vb),

● Tekrar tekrar soru sorma (bir şeyi yapıp yapmadığını, olup Olmadığını defalarca başkasına sorma gibi. Kişi aynı şeyi, farklı şekillerde de olsa defalarca yeniden sorar),
●Düzeltme (örneğin dolapları defalarca boşaltıp saatlerce uğraşarak yeniden yerleştirir),
●İstifçilik (eski şeyleri biriktirir),

● Okuma (tabela, plaka vb),

● Kendini üzen bir düşüncenin etkisini gidermek için ısrarla dua etme veya başka bir şey düşünme ihtiyacı gibi durumlar görülebilir.

Tipik Obsesyonlar

● Kirlenme (ellerim kirlendi, kaplar kirli, deterjan durulanmadı vb),

● Emin olamama (kapıyı iyi kilitlemedim, abdestim tam olmadı, namazı eksik kıldım vb),
● Simetri (ayakkabılar birbirine simetrik duracak vb),
● Düzen (her şey tam yerinde ve düzgün olacak, kitap ya da giysiler dolapta aynı hizada duracak vb), ● Saldırgan düşünceler (çocuğunu öldüreceği, etrafındakilere zarar vereceği, yüksek bir yerden atlayacağı vb),

● Doğru ya da tam yapma (adımları düzgün atmak, sandalyeye doğru oturmak, yemeği ağzının hangi tarafıyla çiğneyecek vb) ve
●Cinsel içerikli düşüncelerdir (aile fertleriyle ilgili rahatsız edici cinsel düşünceler, kendisinin başkalarının cinsel org anına baktığı vb).

Bunların dışında daha pek çok farklı obsesyon olabilir. Bazı obsesyonlar istenmeyen görüntüler (imajinasyon) şeklinde olabilir. Kişinin zihninde kendisine çok rahatsız eden görüntü ve hayaller canlanır. Bu durum şizofreni gibi bir akıl hastalığını göstermez.

Doç. Dr. İlhan YARGIÇ / Popüler Psikiyatri Sayı: 19