Panik Bozukluk

Ülkemizde son yıllarda panik bozukluğunda görülen “panik nöbeti” karşılığında “panik atak” denmesi halk arasında da yaygınlaştı. Köylü, kentli hastalardan “bende panik atak hastalığı var” dendiğini sık işitiyorum. İki tıbbi sözcüğün bu denli kısa sürede bu denli yaygınlaştığını hiç görmemiştim. Sanırım hem panik hem atak gibi iki keskin sözcük sıkıntılarını anlatmaya çalışan hastalara çekici geliyor.”Atak” sözcüğünü de asıl anlamını bilmeden benimsemişler. Bunu başlangıçta kimi hekimler İngilizce ‘ den çeviri yaparken İngilizce ve Türkçe kurallarını fazla düşünmeden “panik bozukluk, panik atak” diye yazdılar, böyle kullandılar. Bu yanlışı sürdürenlerin sayısı az değil.

Eski yayınlarda panik nöbetleri özel durumlarda görülen bir sendrom olarak ele alına gelmiştir. Örneğin paranoid psikozda, akut organik beyin sendromlarında (delirium tremens gibi), eşcinsellik paniği durumunda olduğu gibi. Son yıllarda panik nöbetlerinin sanıldığından sık görülen ayrı bir rahatsızlık türü olduğuna ilişkin görüşler oldukça yaygın bir kabul görmüştür. Özellikle son otuz yılda yapılan ilaç denemeleri ve nörobiyolojik araştırmalar ile eskiden tümden ruhsal kökenli olduğu sanılan bunaltının etiyolojisinde biyolojik bir bozukluk bulunduğu izlenimi edinilmiş ve bu alanda araştırmalar hazırlanmıştır.

Panik bozukluğunun öbür bunaltı bozukluklarından ayrı, bağımsız bir tanı başlığı ile sınıflandırılması tartışılabilir olmakla birlikte, panik bozukluğu tanı ölçütlerine uyan çok sayıda hasta görüldüğü kuşku götürmez. Bu hastaların büyük çoğunluğunun sağaltımdan yararlanmaları gerçeği de başka bunaltı bozukluklarından ayrı tutulmasını gerektirir. Ancak, panik bozukluğu olan hastalarda fobik bozukluk, çökkünlük, iki-uçlu duygu durum bozukluğu, saplantı zorlantı bozukluğu sıklıkla birlikte bulunabilir.

BELİRTİLER VE BULGULAR

I-Genel görünüm ve dışa vuran davranış: Panik nöbetleri olmayınca hastanın genel görünümünde belirgin bir bozukluk yoktur. Ancak panik nöbeti olduğu sırada hasta ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür.

II-Konuşma ve ilişki kurma: Panik nöbetleri olmadığı zamanlarda hastanın konuşmasında, kişilerle ilişki kurmasında belirgin bozukluk görülmez. Ama panik nöbeti sırasında hasta ağır korku ve panik durumu içerisinde rahat konuşamaz, sesi titrer. Klinik belirtilerin ağırlığı altında hasta ile ilişki kurmak güç olabilir. Hasta yaşadığı panik belirtilerinin ya da panik nöbetini yeniden yaşamak korkusunun üzerinde konuşmak isteyebilir.

III-Duygulanım: Panik nöbetleri sırasında hastada ileri derecede korku ve uyarılış durumu vardır. Ne zaman geleceği önceden kestirilemeyen, akut ve ağır bir korku nöbeti bütün duygulanıma egemendir. Panik nöbeti yatıştıktan sonra hastanın en önemli yakınması panik nöbetini yeniden yaşama korkusudur. Panik nöbet sırasında, aşağıda açıklanacak olan fizyolojik belirtilerin yanı sıra, hastada şiddetli bir ölüm korkusu ya da delirme, özdenetimini yitirme korkusu belirgindir. Nöbet geçtikten sonra özdenetimi yitirme ya da ölüm korkuları daha hafif olmak üzere sürebilir. Genel olarak nöbetler ya kendiliğinden, yani ortada bir uyarıcı durumu yokken ya da psikososyal bir uyarandan bir süre sonra ortaya çıkar. Bu uyaran aslında ileri derecede sarsıcı, korkutucu bir uyaran olmayabilir. Fakat hastaların önemli bir kısmında panik nöbetinden birkaç hafta, birkaç ay önce yaşanmış önemli bir yaşam olayı (örneğin ölüm, hakaret gibi) öyküsü bulunabilir. Ancak bunların özgül stresör olduğu söylenemez.

IV-Bilişsel yetiler: Genel olarak panik nöbetleri dışında hastanın yönelimi, algılaması ve bütün başka bilişsel yetileri yerindedir. Fakat panik nöbeti sırasında hastada zaman zaman sanki çevresini tanımıyormuş, algı bozukluğu varmış gibi bir durum ortaya çıkabilir. Hasta zihinsel karışıklık, şaşkınlık içinde olabilir. Ayrıca depersonalizasyon derealizasyon, yani kişinin kendini ve çevresini değişmiş olarak algılaması görülebilir.

V-Düşünce süreci ve içeriği: Panik nöbeti dışında hastanın düşünce sürecinde ve içeriğinde bozukluk yoktur. Fakat çoğu hastada nöbet ya tekrar geri gelirse, geldiğinde kendisine ne olur, ne yapar türünden kaygılar sık görülür. Buna beklenti bunaltısı denir.

VI-Fizik ve fizyolojik belirtiler: Panik nöbeti sırasında şiddetli ölüm ya da delirme korkusu yanı sıra görülen fizyolojik belirtiler otonom sinir dizgesinin kamçılanışına bağlıdır: Çarpıntı, yüz kızarması ya da solması, terleme, üşüme, kılların diken diken olması, göğüste sıkışma, soluğunu alamıyormuş, boğuluyormuş gibi duygu, solunumun sıklaşması, baş dönmesi, bulantı, ellerde ayaklarda uyuşma, sık idrara çıkma, kan basıncının yükselmesi, sıcak-soğuk basmaları, baygınlık duygusu.

Bu nöbetler genellikle 10-15 dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Fakat bütün süre boyunca hep aynı şiddette değildir. Başlangıçta hasta neye uğradığını şaşırır. Bazen ölüm korkusu ya da deli olma korkusu yüzünden hasta çevresinden yardım bekler. Hemen yakınlarından doktora götürülmesini ister. En çok bir kalp krizinden korkularak acil servise yetiştirilen hastanın nöbeti hekimle biraz konuştuktan sonra yatışmaya başlar.

Çoğu zaman kişi bu panik sırasında öleceğinden ya da özdenetimini (self control) yitirerek çılgınca bir şey yapacağından, örneğin deli olmaktan korkar. Aslında hastaya deli olmak ne demektir diye sorduğunda bunun tanımlamasını da yapamaz. Bu, gerçekte özdenetimi tümden yitirme, ya düşüp olduğu yerde bayılma ya da çılgınca bağırma, çılgınca bir şey yapma korkusudur. Çoğu zaman yanında güvendiği birileri olursa ölmek, kendini kaybetmek, özdenetim dışı bir şey yapmak, düşüp bayılmak korkusu yatışır. Fakat hiç beklenmedik bir anda panik nöbetleri yineledikçe artık hastada korku nöbeti geçirme korkusu yerleşir(beklenti bunaltısı).

Panik nöbetlerinin ne zaman, nerede geleceği belli olmaz. Örneğin kapalı, açık, yüksek yerlerde, kalabalık içinde, yalnız kalınca oluyorsa o zaman panik nöbetlerinin fobik nitelik kazanmış olduğu anlaşılır. En çok agorafobili panik nöbetleri görülür. Kalabalık içinde, açık yerlerde, sokakta, pasajda, otobüste, hastanın tıkanıp kalmış, yalnız, yardımcısız, çaresiz hissettiği herhangi bir yerde ortaya çıktığı zaman bu duruma yeni tanımlamaya göre agorafobili panik nöbeti denmektedir.

AYIRICI TANI

Organik hastalıklar:

Kalp atımı düzensizlikleri bazen panik nöbetlerindeki bedensel yakınmalarla birlikte bunaltıya da yol açabilir. En çok mitral kapak prolapsus’u (MVP), paroksismal atrial taşikardi (PAT) olan hastalarda panik nöbetlerine benzer sıkıntılı durumlar görülebilir. Hatta bir ara MPV ile panik bozukluğu arasında bağ olabileceğine ilişkin yayınlar çıkmışsa da böyle bir ilişki olmadığı anlaşılmıştır. Fakat her iki hastalık birlikte bulunabilir. İyi bir kardiyolojik inceleme ile ayırıcı tanı konur. Ani kan basıncının artmaları ve taşikardi nöbetleri gösteren feokromositoma ve hipertiroidli hastalar ayırt edilmelidir. Ayrıca tanıda aşırı kahve ve çay alımı (kafeinizm), steroid tedavisi, amfetamin zehirlenmesi, bazı alışkanlık yapan maddelerin (alkol, barbituratlar, benzodiazepinler) bırakılması durumlarında yoksunluk belirtileriyle birlikte panik ve ajitasyon sendromları göz önünde tutulmalıdır. Toksik ya da başka organik nedenlere bağlı deliriyum durumlarında panik benzeri bunaltı olabilir. Deliriyum durumlarında hastanın bilinci zaman zaman sislenir, yönelim ve algı bozukluğu görülür.

Ruhsal bozukluklar:

Paranoid psikozlarda izlenme ve kötülük görme sanrıları şiddetli olursa hasta birden büyük bir korku içine girebilir. Bu durumda panik nöbetindeki belirtiler görülebilir. Buradaki panik durumu asıl izlenme ve kötülük görme sanrılarına bağlı olduğu için asıl tanı paranoid hastalık tanısıdır.

Şizofreninin başlangıç dönemlerinde bazen kendini ve dünyayı değişiyor, parçalanıyormuş gibi algılayan genç hastalarda; bazen de korkutucu, dehşet verici işitme ve görme varsanıları olanlarda zaman zaman panik nöbetlerine benzer korkular ortaya çıkabilir.

En çok yaygın bunaltıdan ve fobik bozukluktan ayırt etmek gerekir. Yaygın bunaltı bozukluğu uzun sürelidir; korkunun derecesi panik nöbetindeki kadar şiddetli değildir. Fobilerde ise panik nöbetine benzer korkular ancak özel fobi nesnesi ya da durumu ile karşılaşınca görülür. Yeni ölçütlere göre, eğer beklenmedik biçimde nöbetler geliyorsa, hastada fobi olsa bile tanı panik bozukluğu tanısıdır. Örneğin, Panik nöbetleri geçirdiği için yalnız başına sokağa çıkma fobisi olan bir hastada tanı agorafobili panik bozukluğu tanısıdır.

Eşcinsellik korkusuna bağlı panik: Seyrek de olsa, eşcinsel dürtülerinin farkına vararak birdenbire kendisinin eşcinsel olabileceği ya da eşcinsel tanınacağı korkusu ağır ağır bir panik nöbeti derecesinde yaşanabilir. Hasta her zaman eşcinsel eğilimlerinin bilincinde değildir. Yâdsıma (denial) düzeneğinin işlemesi ile bu dürtüler bilinçdışı tutulur. Yansıtma (projection) düzeneği ile de dıştan kendisine eşcinsellik ithamları ya da eşcinsel yaklaşmalar yapılacağı korkusu ile hasta panik durumuna girebilir. Dışarıdan gelen tehlike algısı ile üstüne alınma düşünceleri (referans fikirleri) ve giderek paranoid sanrılar oluşur.

Panik bozukluğu olan hastalarda sıklıkla çökkünlük, iki-uçlu duygudurum bozukluğu, saplantı zorlantı bozukluğu birlikte bulunabilir. Bu bozuklukların birlikte bulunup bulunmadığının incelenmesi tanı ve sağaltımda son derecede önemlidir.

SIKLIK VE YAYGINLIK

Panik nöbetlerinin fobiler ile ayırımı yapabildikçe sanıldığından çok daha sık görüldüğü anlaşılmaktadır. Fobi gibi bilinen birçok bozukluğun altında panik nöbeti ya da panik nöbeti korkusu olduğu anlaşıldıkça bu bozukluk epidemiyolojik açıdan da giderek artan önem kazanmaktadır. Panik bozukluğunun genel nüfusta genel nüfusta yaşam boyu yaygınlık oranı % 1-2 olarak bildirilmiştir. Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasına göre sağlık ocaklarına başvuran hastalarda panik bozukluğu kadınlarda % 0,5, erkeklerde % 0,2 ‘ dir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülmektedir; bunun nedeni henüz yeterince açıklanamamıştır. Genel olarak bunaltı bozuklukları ve çökkünlükleri kadınlarda daha çok görülmesi kadının hem ruhsal, hem de biyolojik strese daha çok uğraması ile ilgili olabilir.