Yaygın Bunaltı Bozukluğu

Bunaltı korkuya benzeyen bir duygudur. Kişi bunu sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar ve tanımlar. Çok hafif tedirginlik gerginlik duygusundan panik derecesine varan değişik yoğunlukta olabilir. Ağır derecelerinde kişinin benliği bu ruhsal acı (psychic pain) altında ezilir; en güçlü fiziksel ağrının bile bu denli rahatsız edici olmadığı hasta tarafından söylenir. Hasta bu sıkıntının giderilmesi için her şeye razı olduğunu anlatır.

Bunun gerçek yaşamdaki anlamını ve şiddetini kavrayabilmek için şöyle bir örnek verilebilir; Çocuklukta ya da yetişkin yaşta, şiddetli korkulu bir düşle uykudan uyanınca, kısa bir süre, bu yoğun korku ile yüreğin göğüs kafesinden fırlarcasına çarptığını anımsayabiliriz. Bunun bir düş olduğunu anlayınca rahatlarız ve yeniden uykuya geçebiliriz. İşte bunaltı bireyin uyanık iken yaşadığı, değişik derecelerde algılanan, daha uzun süren, kaynağı kişi tarafından açıklanamayan böyle bir durumdur.

Yaygın bunaltı bozukluğu belli bir nesneye, yere, organa, saplantılı düşünceye ya da zorlantıya odaklanmamış, yani belli bir düşünsel ya da devinimsel içeriği olmayan, organizmada yaygın ruhsal ve fizyolojik bunaltı belirtileri ile yaşanan bir bozukluktur.

BELİRTİLER VE BULGULAR

I-Genel görünüm ve dışa vuran davranış:
Hastada genel bir huzursuzluk, endişeli yüz, gergin duruş, hareketlerinde tedirginlik, çabuk irkilme, çabuk kızma, sabırsızlık, bazen yerinde duramama vardır.

II-Konuşma ve ilişki kurma:
Hastanın sesinde heyecanlı bir titreklik, zor konuşma olabilir, fakat konuşması düzgündür. İlişkilerinde endişeli, huzursuz, gergindir.

III-Duygulanım:
Hasta, içinde korkuya benzeyen bir duygusu olduğunu, sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissettiğini anlatır. Fakat korkusunun nedenini ve nesnesini bilmez.Kırsal kesimden gelen birçok hasta bu duyguyu içinde “bun, bungunluk, bun basması, korkutuyorlar, göğsüme bastırıyorlar, karabasan, bunaltı” gibi sözcüklerle anlatmaya çalışır. Sıklıkla, özellikle uzun sürdüğünde, bunaltı durumu hastada derin bir yılgınlığa neden olduğundan, ruhsal çökkünlük belirtileri de birlikte bulunabilir.

IV-Bilişsel yetiler:
Hastanın bilişsel yetilerinde temelde bir bozukluk yoktur. Aşırı ve yorucu olan sıkıntı nedeniyle hastanın dikkati çabuk dağılabilir ve bu nedenle geçici unutkanlıklar olabilir. Anlama ve öğrenme azalabilir. Eğer bilişsel yetilerde belirgin bozukluk varsa, o zaman hastada başka bir rahatsızlığın olabileceği düşünülmeli ve belirtinin türüne göre durum incelenmelidir.

VI-Fizik ve fizyolojik belirtiler:
Hastanın öznel bunaltı duygusu yanı sıra en önemli belirtiler otonomik kamçılanış ile ilgili olanlardır: Kan basıncının yükselmesi, kalp atımının hızlanması, çarpıntı, kaslarda gerginlik, kılların dikleşmesi, göz bebeklerinde genişleme, ağız kuruması, yüzde solukluk ya da kızarma, terleme, sık işeme, sık dışkılama, öğürme ve bazen kusmalar, boğazda düğümlenme, soluk almada güçlük, hava açlığı, ellerde, ayaklarda soğukluk ve karıncalanmalar. Bütün bu belirtiler organizmanın ivedi tehlike karşısında kaçma ya da dövüşe hazırlanma biçiminde ortaya çıkan ve tehlike karşısında otonom sinir dizgesinin aşırı etkinliğe geçmesi ile ilgili belirtilerdir. Ancak yaygın bunaltıda bu tehlikenin ne olduğu, nereden geldiği kişi tarafından bilmemektedir ve bu özelliği ile doğal korku tepkisinden ayırt edilir.

Bu hastalarda genellikle, yaşam olayları karşısında ve ilişkilerde çabuk kaygılanma, meraklanma, gerginlik, tedirginlik, aşırı terlemeler, sıcak soğuk basmaları, çabuk irkilme, dikkat dağınıklığı, uyku bozukluğu, çabuk kızma ve huysuzluk görülür.

AYIRICI TANI

Yaygın bunaltı, panik bozukluğu ve fobiler birçok başka bozuklukla (obsesif-kompulsif bozukluk, çökkünlük, hipokondriazis, kronik alkolizm, ilaç bağımlılığı gibi durumlar) birlikte bulunabilir.

Yaygın bunaltı bozukluğunun ayırıcı tanısında şunları göz önünde bulundurmak gerekir:

Fobiler:
Fobik bozuklukta bunaltı özel durumlarda ya da nesneler karşısında ortaya çıkar ve kişi bu durumlardan kaçınmaya çalışır (agorafobi, sosyal fobi gibi).Bu durumların dışında hastada belirgin bunaltı genellikle görülmez. Fakat fobik hastaların da sıklıkla çabuk heyecanlanan, ürken, sıkıntılı kişiler olduğunu göz önünde tutmak gerekir. Yani hastada yaygın bunaltı bozukluğu, fobile ya da panik bozukluğu birlikte bulunabilir.

Panik bozukluğu:
Bunda bunaltı önceden kestirilemeyen nöbetler halinde gelir ve nöbetler genellikle gün boyu sürmez. Ayrıca bu nöbet sırasında şiddetli ölüm korkusu ya da kontrolünü yitirme, delirme korkusu olur. Nöbetler arasında ise hastada yaygın bunaltı değil, panik nöbetinin gene geleceği korkusu vardır.

Obsesif-kompulsif nevroz hipokondriazis ve depresyon:
Bunaltı çok sık görülen bir belirtidir. Ayrıca bu üç rahatsızlık birlikte bulunabilir. Hastada bu bozukluklara özgü klinik belirtilerin bulunup bulunmadığı soruşturulmalıdır.

Şizofreni:
Başlangıç dönemlerinde ya da depreşme durumlarında zaman zaman panik derecesine varan ağır ve uzun süren bunaltı belirtileri görülebilir. Şizofrenideki bunaltı genellikle garip, anlaşılması güç açıklamaları da içerir. Hasta acayip algıları, var sanıları ve düşünceleri içinde çok bunaltılı olabilir.

Nöroleptik alan hastalarda yan etki olarak, çoğu kez başka yan etkilerle birlikte garip bir iç sıkıntısı, yerinde duramama görülebilir ve bu durum yaygın bunaltı ile çok karışabilir. Nöroleptik alan hastaların ilaca bağlı sıkıntısı ve yerinde duramaması ile nevrotik yaygın bunaltıyı ayırt etmek gerekir. Nöroleptikle sağaltım öyküsü önemlidir. Nöroleptik alan hastalarda görülen sıkıntılı yerinde duramama (akatizi) yanı sıra nöroleptiklere bağlı başka ekstrapiramidal sistem belirtilerine dikkat etmek gerekir. Nöroleptik alan hastalardaki sıkıntılı yerinde duramama genellikle antiparkinson ilaçlarla giderilebilir. Her iki tür sıkıntı da benzodiazepinlere olumlu yatın verir.

Toksik etkenler:
Amfetamin, LSD, steroidler, uyarıcılar, nöroleptikler, aşırı kahve-çay alınması, hipertiroidi, alkol, benzodiazepin ve başka bağımlılık yapan maddeleri bırakma durumlarında uzun süreli bunaltı belirtileri görülebilir. Hastaya bunlar sorulmalı, gerekli incelemeler yapılmalıdır.

SIKLIK VE YAYGINLIK

Bir belirti ve sendrom olarak bunaltı birçok hastalıkta ya da gelip geçici olarak zor yaşam durumlarında görülebilir. Aslında böyle bir bozukluğun bağımsız olarak varlığı bile tartışmalıdır. Bu bozukluğun temelde depresyona bağlı olduğuna ilişkin veriler de artmaktadır. Bunaltı nevrozunun genel nüfustaki yaygınlık oranı %4-6 olarak bildirilmektedir. Kadınlarda genellikle erkeklere oranla iki kat sık görülmektedir.1978-1980 arasında Gölbaşı kasabasında ve Ankara ’ da yapılan epidemiyolojik araştırmalarda hastalık derecesinde olmasa bile bunaltı belirtilerinin sıklığı %10 ve %30 arasında bulunmuştu. Dünya Sağlık Örgütü ile iş birliği içinde 14 ülkeyi içine alan uluslar arası bir araştırmada Gölbaşı Merkez Sağlık Ocağına başvuran hastalar arasında %2 oranında ICD-10 ‘ a göre tanı konabilen yaygın bunaltı bozukluğu saptanmıştır. Bu düşük oran, ICD-10 gereğince, tanıda altı ay süre ölçütüne uyulmasından olabilir. Dünya ülkeleri ile birlikte bu oran %7,9 olarak bulunmuştur. Türkiye Ruh Sağlığı araştırmasında 12 aylık bir dönem içinde kadınlarda %0,8, erkeklerde %0,5 oranında bulunmuştur.

GİDİŞ VE SONLANIŞ

Tanı koyabilmek için yaygın bunaltı bozukluğunun süre ölçütü tartışmalı bir konudur. Örneğin

DSM-III ‘ de süre en az bir ay olarak belirtilmiş iken, DSM-III-R, DSM-IV ve ICD-10 ‘ da en az altı ay gibi bir sürede zamanın büyük bir kısmında hastanın bunaltı içinde olması bir tanı ölçütü olarak gösterilmektedir. Hastalar zaman zaman hafifleyen ya da sönen, fakat ağır uyum bozukluğuna yol açmayan bunaltı aylarca, yıllarca çekebilirler. Klinik deneyimlerime göre, kesintisiz yaygın bunaltının en az altı ay süreyle zamanın büyük kısmında bir hastada bulunması çok seyrek görülebilen bir durumdur. En azından bizim toplumda, sağaltım görmeyen hastaların çoğunda bir süre sonra konversiyon, hipokondriazis ya da başka sematoform bozukluk belirtileri ortaya çıkar,ya da tipik çökkünlük başlar.Yaygın bunaltı bozukluğu sağaltım görmezse ve nedenler ortadan kaldırılmazsa süreğenleşebilir.Bu hastaları toplumda çabuk heyecanlanan, çabuk öfkelenen, fazla endişeli ve meraklı, kolay ürken, çekingen kişilerden ayırt etmek zor olabilir.

Bunaltı bozukluğu olan hastalarda fobiler, panik nöbetleri, ruhsal çökkünlük, süregen alkolizm, ilaç bağımlılığı gibi bozuklukların da sıklıkla birlikte bulunabileceği unutulmamalıdır.